Bu dönem almaya başladığım kültürel psikoloji çıkışlı "azınlıkların ve göçmenlerin sosyalizasyonu, çok kültürlü eğitim" dersinin etkisinden olsa gerek son bir kaç haftadır yakaladığım kişilerle kültürel entegrasyon ile ilgili tartışmalara giriyorum. Gelecekte yazmayı umduğum doktora tezimin konusu da Barcelona'da yaşayan müslüman çocukların entegrasonu ile ilgili olacağı için de onların buradaki yaşayış tarzlarıyla veya kültürel altyapılarıyla ilgili her türlü ipucu verecek etkinliğe katılmaya çalışıyorum. Dün de özellikle Fas müziklerinden örnekler sunulan "Bir naneli çay. Magrip'den müzikler." adlı konsere gittim. Barselona Arap Orkestrası ve konseri düzenleyen Fundacio "La Caixa" izleyicilerin güzel vakit geçirmelerinin yanında Fas kültürünü Katalan kültürüyle yaklaştırmayı amaçlamış bu konserde. Nitekim konser sadece müzisyenlerin çaldığı ve izleyicilerin dinlediği bir konser değil, interaktif bir gösteri niteliğinde. Aşağıdaki videoda konserin belki de en ağır eserini dinleyebilirsiniz.
Konser girişinde verilen broşüre göre yukarıdaki videoda dinlediğiniz şarkı sufi müziğinden bir örnek ve Allah'ın ihtişamı ile ilgili bir şarkı.
Konseri dinlerken Türkiye ve Türk kültürü ile Fas kültürünün benzerliklerini yakalamak beni bu kültüre biraz daha yaklaştırdı diye düşünüyorum. Mesela konsere başlarken Faslı kemancı sahneye çıktığında Katalan müzisyenleri Marhaba, selamın aleyküm diye selamladı. Daha sonra bir kaç şarkının başlangıcında ve sonunda uzun hava modundan amaaannnn amaannn diye iç geçirdi solist. Her ne kadar arapçayı henüz anlayamasam da arada tanıdık bir kaç kelime de olsa yakalayabildim. Sonra udun sesi, kemandan çıkan ezgiler bizim müzik motiflerimize çok yakındı.
Şimdi gelelim bu konseri basit bir konserden farklı kılan noktaların analizine.
Öncelikle konser 2 katalan müzisyenin turist olarak Fas'ı temsil eden dekora gelmesiyle başlıyor. Müzisyenlerden biri etrafın fotoğraflarını çekerken diğeri gitarı kaptığı gibi bir şeyler çalmaya başlıyor. Daha sonra mekanın sahibi olarak Faslı kemancı sahneye çıkıyor ve katalan müzisyenleri selamlıyor. Bu başlangıçtan sonra şarkı aralarında gelişen diyalogların hepsinin katalanca olduğunu söylemem gerek yok sanırım. (Bir Faslının katalanca konuştuğunu duymak herhalde katalanların gözlerini yaşartmıştır.) Konser ilerlerken arada katalan müzisyenlerden biri Fas kültürünün İspanya'daki önemli eserlerinden bahsetti: Mesela Alhambra, mesela Cordoba'daki Camii/Katedral. Sonra arapçadan İspanyolca'ya geçen kelimelerden bahsetti (Aj ile başlayan kelimelerin bir çoğu). Böylece aslında iki kültürün nasıl birbirlerini etkilemiş olduğunu örneklendirerek Fas kültürüne karşı insanların biraz daha sempati ile yaklaşmaları için ortam sağlamış oldu Katalan müzisyen.
Konser ailelere yönelik olarak programlandırıldığı için salonda bir çok çocuk da vardı. Çocuklarını konsere getiren Katalan aileleri kutlamamak elde değil. Böylece çocuklarının gelecekte farklılıklara karşı daha hoşgörülü olmaları yönünde güzel bir adım atmış oldular. Yalnız şu nokta da beni düşündürmedi değil: Salonda bir çok katalan/ispanyol aile olmasına rağmen, iki elin parmağını geçmeyecek sayıda Faslı aile vardı. Katalan arkadaşımla bunun nedenlerini de tartıştık. Çok kesin bir sonuca varamamış olmakla birlikte, büyük ihtimalle o gün orada böyle bir konserin olduğundan haberdar değillerdir. Çünkü program Katalancaydı. Çünkü bir çok Faslı ailenin etrafta onlar için sunulan etkinliklerden haberleri yok. Sosyal ağları böyle etkinliklere ulaşımı destekleyici değil. Sonra kendimi biraz onların yerine koymaya çalıştım: Mesela Türkiye'yle ilgili böyle bir konser olsa, haberim olmadığı için gidemesem belki içim buruk olur ama bir daha ki sefer yakalamaya çalışırım derim. Sorun diğer sebepten kaynaklanıyor: Ya konserden haberim varsa, gitmek istiyorsam ama buna izin verilmiyorsa... İşte sanırım biraz bu noktayı araştırmak lazım. Benim ileride odaklanmak istediğim konu da müslüman çocukların aracılığıyla annelerinin sosyal/eğitim hayatına katılımını arttırmak, böylece hem çocukların hem de annelerin yaşadıkları ortama entegrasyonunu desteklemek.
İleride yazacağım yazılarda özellikle çok kültürlülük ve kültürlerarası etkileşim (multiculturalism vs interculturalism) ve Türkiye'nin pozisyonu hakkında biraz beyin jimnastiği yapacağım. Çünkü gün geçtikçe ve bu konuda daha çok bilgi edindikçe Türkiye'de Kültür Bakanlığı'nın çok da iyi çalışmadığına ve T.C.'nin biraz asimile etme eğilimli politikalar geliştirdiğini düşünmeye başladım. Ayrıca ülkemizin maalesef giderek farklılıkları tolere edebilme seviyesinin düştüğünü, insanların birbirlerine çok yüzeysel sebeplerden dolayı düşmanlaştırıldığını farketmeye başladım. Her ne kadar Barselona'daki çok kültürlülük ortamı ile İstanbul'daki çok kültürlülük farklı olsa da bence buradaki uygulamalardan örnek alıp en azından okullarda çocuklara gelecekte farklılıkları daha fazla tolere edebilmeleri yönünde eğitim verilebilir diye düşünüyorum. Sonuç olarak unutmamız gerekir ki: Herkes Farklı Herkes Eşit !
Avrupa Kültürlerarsı Diyalog Resmi Sitesi
Barselona Kültürlerarası Diyalog Sitesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder