İki buçuk ay öyle hızlı geçti ki, bu zaman dilimine 3 ülke, 2 makale, 1 kongre, tez raporu sığdı ve uzatma almamla sonuçlanan değerlendirme sonrası bir rehavet çöktü üzerime... Herkes Ağustos'ta bana iyi tatiller derken ben tatilimi, en azından ruhen, ekim ayında yapıyorum. Sanmayın ki yan gelip yatıyorum. Yine önümde bir çok kongre, bir çok seyahat, ziyaret ve bitmesi gereken bir tez var. Barselona'daki son ayımı mümkün olduğunca verimli kullanmaya çalışarak, özellikle haftasonu etkinliklerini kaçırmamaya çalışıyorum.
Bugün, yani 20 ekim 2013, Pazar günü 6 senelik Barselona geçmişimde ilk defa bu şehrin çocuklar için nasıl bir cennet olduğunu farkettim. Normalde pazar günleri İspanya'da her yer kapalı olur ve aile günü sayılır. İnsanlar öğleden önce sokaklara çıkmazlar. Yazdan kalma bir hava eşliğinde bugün ilk durağımız, geçmişte 150 saat staj yaptığım Casal dels Infants del Raval'in 30. yaş günü etkinlikleriydi. Buranın nasıl bir yer olduğunu merak ediyorsanız ve 150 saatlik stajımın bitirme uygulaması neydi öğrenmek istiyorsanız şu yazıya bir göz atabilirsiniz.
Bebeklerden genç yetişkinlere kadar geniş bir skalada etkinlikler organize ederek kutladıkları 30. yaş günlerinde, amaç hem buradan eğitim alan çocukların ve gençlerin ürünlerine görünürlür kazandırmak, hem de toplumdan destek almaktı. Zira özellikle dezavantajlı göçmen kesime hizmet veren bu sivil toplum kuruluşu gönüllülerin verdiği desteklerle eğitim etkinliklerini sürdürebiliyor bu kriz ortamında.
Bu etkinlikte en dikkatimi çeken ve en çok hoşuma giden şey basitlikti. Fazla materyale ihtiyaç duymadan, organizasyonu fazla karmaşıklaştırmadan ziyaretçilerin katılımını kolaylaştıran oyunlarla kalabalığın ilgisini çekiyordu. Kriz ortamında oyun oynamanın gayet de mümkün olduğunu bir kez daha ispat etti bu etkinlik bana...
Günün ikinci etkinliği aslında ilki gibi şans eseri karşımıza çıkan bir etkinlikti (itiraf ediyorum Casal'in etkinliğini 48 Hours Open House Barselona Mimarlık etkinliği kapsamında Arc de Triomf'un tepesine çıkmak için sıra beklerken keşfettik.). Çocuklara sanatı sevdirmek ve ailelerinin de katılımıyla yaratıcılıklarını desteklemeye yönelik olarak Picasso Müzesi tarafından organize edilen Big Draw festivali El Born'un yarı gizli yarı merkezi bir kaç küçük ve samimi meydanında karşımıza çıktı. İlk karşılaştığımız etkinlik kartona çizilen maskeleri plastik materiale yapıştırıp maske yapmak ve yapılan maskelerle hatıra fotoğrafı çektirmekti.
İkinci etkinlik kağıtlara yünlerle el işi işlemekti. Bazen çocuklar kağıtlar üzerinde dikiş tutturmaya çalışırlarken, bazen anneler devreye girip el işinin püf noktalarını anlatıyorlardı.
Üçüncü etkinlik ise benim favorimdi. Tual yerine asetat kağıdı, fırça yerine asetat kağıdı kullanan katılımcılar modellere bakıp resimlerini yapıyorlardı. Bazen çocuklar model, anne-babalar ressamken bazen de çocuklar ressam anne-babalar model olmuştu. Katılım çok yoğun, ortam çok keyifliydi...
Dördüncü etkinlikte ise çeşitli hayvanların baş, gövde ve kuyrukları ayrı ayrı kutulara koyulmuştu. Çocuklar bu parçaları istedikleri gibi kombinleyerek kendilerine özgü, farklı bir hayvan yaratıyorlardı.
Günümün kapanış etkinliği muhtemelen İspanya sınırları içersindeki en büyük çocuk festivaliydi. Hem cumartesi hem pazar, olimpik stadyum çevresinde yapılan ve bu sene 350binden fazla katılımcının eğlendiği bu ücretsiz festival, La Festa dels Supers katalan çocuk kanalı Super 3'ün ana sponsorluğunda gerçekleştirilen, çocuklara yönelik ürünleri olan bir çok markanın ve sivil toplum kuruluşunun çeşitli oyun ve etkinliklerle katıldığı bir organizasyon. Bu festivalde ana kural, hiç bir firma kesinlikle bir ürün satamıyor. Organize edilen oyunlar için de belli kurallar koyulmuş.
Yukarıdaki video'da oyun alanının sadece 3te 1ini görüyorsunuz. Olimpik stadyumun ana girişinden adım atınca, hayatımda ilk defa o kadar çok çocuğu bir arada gördüğümden olsa gerek, saha içine inmeye korkum. Önce dışarıdaki oyun alanlarını keşfederek başladım.
Dışarıdaki oyunlardan en beğendiğim Barselona, akıllı şehir oyunuydu. Bu oyunda çocuklar için akıllı bir şehir ile neyin kastedildiği anlatılıyordu. Wi-Fi bağlantısı kurmak için herkesin el ele tutuşup hızlı hızlı dalga yaptığı sahneyi izlemek çok keyifliydi.
Aileler ve çocuklar evlerine döndükten sonra organizasyonda görevli bir arkadaşım sayesinde organizasyonun perde arkasıyla ilgili detaylı bilgiler alıp, olimpiyat stadının ofis kısımlarına daldıktan sonra, 2 saat önce kalabalığından korkup inemediğim sahanın içine ancak boşaldıktan sonra girebildim.
Sosyal ve eğitim içerikli oyunlarda ise en çok hoşuma giden çocukları kan bağışlamaya teşvik eden standdı. Bu standdaki "Virüslere Gol Atın" oyunu ise çok güzel bir fikrin eğlenceli bir şekilde uygulanması olarak hafızama kazındı.
Dolu dolu geçen bir pazar gününün ardından mutluluğumu sizlerle bu yazı aracılığıyla paylaşarak 2,5 aydır süren suskunluğuma bir son vermek istedim. Bir günde bu kadar çok etkinlik düzenlendiğini görünce Barselona'da yaşayan çocukları kıskanmadan edemedim. İstanbul'un da bunlar gibi eğlendirici, öğretici, oyun-sanat-müzikle dolu etkinliklere ihtiyacı var. Hem de açık alanlarda... Hayalim bir gün bir belediyeye böyle etkinlikler konusunda danışmanlık yapmak ve o belediyede yaşayan çocuklara değişik sosyalleşme fırsatları sunmak. Kim bilir belki bir gün gerçek olur...
Barselonada bir hafta geçirmiştim çok güzel bir akdeniz şehri, çok hareketli ve eğlenceli. Bu nedenle bende bu şehirde doktora eğitimi yapmayı düşünüyordum, fakat tanıştığım iki tane doktora öğrencisinden dinlediklerimden sonra barselonaya sadece gezmeye giderim sanırım. Sanırım doktoranızı bitirmek üzeresiniz, tebrik ederim.
YanıtlaSilMurat bey, doktora konusunda isabetli karar vermişsiniz. Bana soranlara ben de hiç tavsiye etmiyorum. Fen bilimleri ve teknoloji dışında özellikle diğer alanlara pek bir yatırım yok. Kriz ortamında çoğu hoca kadrosuz kalma riski bile taşıyor. Umarım tezim 2014 başlarında bitecek. İyi dilekleriniz için teşekkürler.
Sil