İtiraf ediyorum, bazen popüler kültürün kurbanı olabiliyorum. Elif Şafak’ın Aşk kitabını daha kitapçı raflarında yer almaya başladığı ilk günlerde alıp bir solukta okuduktan sonra bu sufi-sufilik kavramına kafayı taktım. Aslında kitabı okumamdan yaklaşık bir sene önce Barselona’da Katalan bir uzmanın UNESCO Dostları Derneği’nde verdiği “Türkiye’de Sufizm” başlıklı bir konuşmaya katılmıştım. Bu konuşmadan önce Sufizm’i (nedense) Mevlevilik kelimesinin İngilizce karşılığı olarak düşünürdüm hep. Bu konuşma sırasında öğrenmiştim ki meğerse Sufizm, tüm tarikatları içine alan bir şemsiye kavram, İslam’ın dini yönündense ruhani yönünü vurgulayan bir terimmiş. Hatta bu konuşma sırasında Türkiye’deki tarikatların bazılarının Arap, bazılarının Türk menşeili olduğunu öğrenmiştim. Recep Tayyip Erdoğan’ı da Nakşibendi tarikatının bir üyesi olarak tanımlamıştı bu konuşmacı ki, o zamana kadar bununla ilgili bir şey duyduğumu hatırlamıyorum. Bu konuşma sırasında tuttuğum notlar yanımda olmadığı için daha fazla detaya girmeyeceğim. Katalan bir uzmandan Türkiye’deki Sufizm’i dinletikten sonra merak katsayım artmıştı. Bunun üstüne bir de Aşk’ı okurken kendimi daha iyi hissederken bulmuştum. Merak ve iyi hissetme birleşince geçtim online kitapçımın sayfasının başına, konuyla ilgili bulabildiğim tüm kitapları alışveriş sepetime ekledim bir çırpıda. Bu yazımda, bu kitaplar arasından okuduğum bir kaçının aktardığı bilgilerden, düşüncelerden psikoloji ile bağlantılı olan kısımlarında alıntılar yapacağım.
Psikoloji ile ilgili alıntılara başlamadan önce aklıma takılan bir soruyu siz okurlarımla paylaşmak istiyorum. Belki cevabı bileniniz vardır. Elif Şafak’ın Aşk’ını okuduktan hemen sonra Nigel Watts’ın Mevlana’da Sevginin Yolu (ing: The Way of Love) okudum.
Belki kitabın İngilizcesini okuduğumdandır, yoğun bir tat alamadım. İçinde anlatılan felsefeyi içimde hissedemedim. Ancak şunu fark ettim ki kurgusal bir hikaye anlatan bu kitapla Aşk baya benzeşmekte. Detaylı araştırma yapmaya fırsatım olmadı (sanırım Şems’in hayatını araştırmam lazım cevaplara ulaşabilmek için) ancak merakımı da bastıramadım. Acaba Elif Şafak Nigel Watts’ın bu kitabından etkilenmiş olabilir mi? Yoksa iki kitap da ortak gerçekler üzerinden mi hikâyeleri kurgulamışlar?
Bu kitapta altını çizdiğim birkaç satırı da sizlerle paylaşmadan geçmek istemiyorum:
“I want to want to be in the world. This is my place, and my burden-help me bear it.”
“Muhammad was stil looking for God, never satisfied to rest in his knowledge. Beyazid was lost in God. He thought he had arrived, but there is no arriving.”
“Though love fort he master is true loveö it is only a beginning. Surrender to another person is not a great achievement-it is a little more than a dog feels for its owner.”
“Remain silent as long as you desire to teach.”
Sufizm ile ilgili kitap seçerken yabancı yazarların yazdıklarına öncelik vermeye karar verdim. Bir tarikat üyesi olarak öne çıkmamış, işin dini boyutundansa felsefi ve psikolojik boyutlarını vurguladığını düşündüğüm kitaplardan başladım. Yoksa piyasada bir çok kitap var konuyla ilgili, ve ünlü Türk hocaları tarafından yazılmış.
Kurgusal hikayeler sonrasında konuyla ilgili okuduğum ilk kitap Stuart Litvak tarafından kaleme alınmış Bilgelik arayışında tasavvuf yolu ismini taşıyordu.
Bu kitabın bana kazandırdığı (veya tanıttığı mı demeliyim bilemedim) en önemli şey İdries Shah oldu. Bu büyük Sufi düşünürün henüz bir kitabını okuyamamış olsam da (kütüphanemde yerlerini aldılar, sıralarını bekliyorlar) okuduğum iki kitapta aktarılan alıntılarla ve hikayeler (Nasrettin Hoca) aracılığıyla sufi felsefesini aktarmasıyla kalbimi kazandı diyebilirim. Umarım yakın bir gelecekte onun kitaplarıyla ilgili detaylı bir yazı yazma fırsatım olur. Sufi yoluyla öğrenmeyi öğrenmek ve Benlik ile ilgili dikkat çekici eserlerinden herkesin faydalanabileceğini düşünüyorum.
Stuart Litvak kitabında insan zihnine yerleşmiş kalıplardan, şartlanmalardan bahsettikten sonra sufilerin zihinlerinin ötesindeki gerçeklere ulaşmaları gerektiğinden bahseder.
Ebu Said’den alıntıladığı bir sözde bunu görebiliriz: “Bir Sufi olmak kafandakileri-hayal edilen gerçeği, peşin hükümleri, şartlanmaları-bir yana koymak ve başına gelebileceklerle yüzleşmektir…” Toplumsal etki ile ilgili olarak da şunu söyler: “…, bizler karşılıklı rızayla ‘normal’ olarak belirlediğimiz büyük bir anormallik çağında yaşıyoruz. Bir bilgi yoluna girmeden önce, arayış içinde olan kişinin hem kendi içindeki hem de çevresindeki bu aldanış halini açıkça anlaması önemlidir.” Sufi olmak demek sürekli çabalamak demektir: “Eğer uzaktaki nokta onu görebileceğiniz fakat ona ulaşamayacağınız kadar gizlenmişse iki nokta arasındaki en kısa yol düz bir çizgi değildir.” Sufilere göre bizim gerçekliğimiz kültürel olarak biçimlenmiş, bir şekilde kişiler ya da toplum tarafından uydurulmuş gerçekliktir. “Bu ‘resmi’ gerçeklikle bir arada var olan bir başka gerçeklik-HAKİKAT- vardır” İşte Sufi, bu gerçekliğe ulaşmak için çaba harcar. Kitapta öğretmen-öğrenci (mürşit-mürit) ilişkisinin özellikleri ve öğrenme sürecinde öğrencinin öğrenmeye hazır oluşluğu detaylandırılmıştır. Kitabın Sufi Yol isimli bölümü sanki Sufiliğin Öğrenme Psikolojisi kuramlarını aktarıyor gibidir. “İlk safhalarda öğrencinin şüphelerinin önüne geçilmez, çünkü bu şüpheler daha sonraki öğrenim için doğru bir motivasyon ve daha iyi bir temel sağlayabilir.” “Sufizm şu vecizeye tutunur, ‘Dünyada ol, ama dünyalı olma’. “… Dünyada olmak fakat dünyalı olmamak aynı zamanda dünyada işlev görebileceğinizi fakat ona bağlı olmadığınızı ifade eder.” Sufi yolunda ilerleyen öğrencilerin neden rehberliğe (yani bir rehbere-öğretmene-mürşide) ihtiyaç duyduğu ile ilgili şunlar söylenir: “İnsanın düşünme modeli ruh halinin değişimlerine ve başkalaşımlarına dayanan sıradan bir modeldir. … İnsanın algılamaları yanlıştır, çünkü öznel ve görecelidirler. … İnsanın olağan halinin çok ötesinde zihin âlemleri vardır. Bu ileri düzeydeki âlemler şimdiki haliyle beynin diline tam olarak çevrilemez. Bu sınırlamalar yüzünden, insanın daha çok bilenlerin rehberliğine ihtiyacı vardır.”
Bu yazıyı yazmama sebep olan esas kitap ünlü psikiyatrist Kemal Sayar’ın derlediği, Sufizm ile ilgilenen yabancı psikiyatrist ve bilim adamlarının yazılarından oluşan Sufi Psikolojisi Bilgeliğin Ruhu, Ruhun Bilgeliği adlı kitap. Bu kitabı okurken tahminimden fazla güçlük çektim. İlk bölümler Sufiliğin teorisini, çıkılan içsel yolculuk sırasında geçilmesi gereken yedi aşamayı ve bunlara tekabül eden benlikler uzun uzadıya anlatılıyor. Eğer kitabı alır da okumaya başlarsanız, anlamadım bunları diye sıkılıp elinizden bırakmayın. Nitekim ilerleyen bölümlerde bu kavramlar tekrar tekrar ele alındığı için bir noktadan sonra anlaşılmaya başlanıyorlar. Kitabın bir negatif yanı da farklı yazarların makalelerinden derlenmiş olduğu için hem tekrarlar fazla hem de geçişlerde arada kopukluklar oluyor. Yine de kitabın üç bölümü bence sufiliğe merak duyan psikolog ve psikoterapistler tarafından okunmalı. Bu bölümlerin isimleri sırasıyla: Tasavvuf ve Psikiyatri, Aşkın İşlev ve Psikoterapi: Bir Sufi Perspektifi, Sufi Uygulamaları ve Bireyleşme Yolu Arasındaki Bazı Paralellikler. Bu kitaptan alıntı yapmaya başlarsam yazacaklarım bir blog yazısına sığmaz. Ama özetle şunu diyebilirim ki Jung’a karşı olan ön yargılarımı yıkmamda bu kitap bir öncü oldu (aşırı derecede metafizik uğraşları olduğunu düşündüğüm için Jung’u sevmezken, Jung terapisiyle Sufi terapisi arasında yapılan karşılaştırma sonucunda denemeye değer bir terapi yaklaşımı olduğuna karar verdim). Bu kitap sayesinde cemaat liderleri olan kişilerin insanlar üzerinde nasıl o kadar etkili olabildiklerini de kavrayabildiğimi düşünüyorum.
Konuyla ilgili yaptığım okumalar sonrasında fark ettiğim diğer bir şey ise yoga, zen budizmi ve sufizmin felsefi boyutta birçok benzerlik barındırdıklarıydı. Henüz detaylı bir karşılaştırma yapacak kadar okuma yapmadım. Sufizm ile okuma yaptıkça, okuduklarımın içsel dünyama yerleşebilmesi için daha çok okuma yapmam gerektiğini hissediyorum. Sufizm, kişinin kendini hazır hissettiğinde çıktığı, meşakkatli bir içsel yolculuktur. Bu yolculukla insan delilik ile alimlik arası bir çizgide yolculuk eder. Yolculuğa çıkmak için güvenilir bir rehber bulmak ön koşuldur. Siz de eğer bu yolculuğa çıkmaya hazırlananlardan biriyseniz ve bu yazımda size biraz da olsa fikir verebildiysem ne mutlu bana. Her şeyin maddi hesaplaşmalarla yürüdüğü günümüzde, manevi değerlere sahip çıkmak, içsel mutluluğa erişebilek dileğiyle…
Bu yazımı Mevlana’nın Whispers of the Beloved adlı kitabından bir dörtlüğüyle kapatmak istiyorum. Herkese birlik ve beraberlik duygusunu yoğun olarak yaşadıkları, mutlu Ramazan Bayramı diliyorum…
Peaceful
is the one
who’s not concerned
with having more or less.
unbound by name and fame
he is free from sorrow
from the world
and mostly from
himself.
Son Not: Sufizm ile ilgileniyorsanız, Kosmos isimli filmi dikkatle izlemenizi tavsiye ediyorum. Sufi söylemleri kullanan bir yabancının, küçük bir toplum içersinde nasıl yaşadığı çok güzel yansıtılmış. Bu filmdeki Battal Kosmos karakteri, delilik ile alimlik arasındaki çizgide yolculuk eden bir Sufi'nin güzel bir örneği...
cok aciklayici bir yazi
YanıtlaSilkitaplardan notlar kismi icin ayrica tesekkurler
hazret inayet han gundelik yasamda sufilik.. okuman gerek. sevgiler..
YanıtlaSilhazret inayet han gundelik yasamda sufilik.. okuman gerek. sevgiler..
YanıtlaSilTavsiyeniz üzerine kitabı edindim. Şu an okuyorum. Teşekkür ederim.
Sil