4 Kasım 2009 Çarşamba

Vygotsky'e göre Oyun: Oyun ve Gelişim

Vygotsky, oyun ve gelişim sürecini üç başlık altında incelemiş.

Gelişimin Öncü Faktörü Olarak Oyun

Oyun sırasında eylem anlamın arka planında kalır. Oysa gerçek hayatta eylem anlamın önüne geçer. Koffka’ya oyunu çocuğun diğer dünyası olarak ele alır. Ona göre çocukla ilgili her şey oyun gerçekliğidir, yetişkinleri ilgilendiren tüm şeyler de ciddi gerçekliktir. Kullanılan nesne oyunda bir anlama sahipken oyun dışında başka bir anlama gelir. Çocuğun dünyasında arzuların ve ihtiyaçların giderilmesi mantığı baskındır, gerçek mantık değil. Oyunun hayali doğası yaşama aktarılır. Koffka’nın bu yaklaşımı ancak oyun çocuğun eyleminin baskın bir formu olduğu durumda doğru olabilirdi. Koffka çocuğun bir oyun durumunu gerçek hayata nasıl aktardığını gösteren birçok örnek verir. Bununla beraber oyun davranışının gerçek hayata yapılan sahici aktarımı ancak sağlıksız bir belirti (semptom) olarak ele alınabilir. Gerçek bir durumda hayali bir durumdaymış gibi davranılması deliriumun ilk işaretidir.

Araştırmaların gösterdiği üzere gerçek yaşamdaki oyun davranışı ancak kardeşlerin “kardeşler” oyununu (dramatik oyun içinde) tarzında oyun oynadığı zaman görülebilir. Ancak bir çocuğun yaşamın temel gerekliliklerini yerine getirmek zorunda olmadığını ve bu çocuğun haz alma peşinde koştuğu düşüncesini savunan kuramlar çocuğun dünyasının bir oyun dünyası olduğunu önerebilir.

Peki, çocuğun davranışının her zaman anlam tarafından yönlendirildiğini farz etmek mümkün müdür? Gerçek hayatta kurallara boyun eğme oldukça zordur, ancak oyun sırasında bu mümkün hala gelir. O halde diyebiliriz ki oyun aynı zamanda çocuğun yakınsal gelişim alanını (zone of proximal development) yaratır. Oyun esnasında çocuk her zaman ortalama yaşının ve ortalama günlük davranışının üstündedir. Oyun, tüm gelişimsel eğilimlerin yoğunlaşmış bir görünümüdür. Oyun oynayan bir çocuk normal davranışının yukarısında bir seviyeye zıplamaya çalışıyor gibidir.Yukarıdaki resimde 4-5 yaş grubundan bir çocuğun ütü yapma oyununu görüyoruz. Burada da yakınsal gelişim alanından bahsedebiliriz. Normalde bu yaş çocuğu gerek ütü masasının gerçek boyutları, gerekse ütünün sıcaklık dolayısıyla tehlike arzetmesinden dolayı ütü yapamayacakken, bu oyun sayesinde gerçek yaşının üzerindeyken yapabileceği bir davranışı gerçekleştirebiliyor.

Oyun-gelişim ilişkisi öğretim-gelişim ilişkisiyle karşılaştırılabilir. Bununla beraber oyun, ihtiyaçlardaki ve bilinçteki değişiklikler için daha geniş bir nitelikte bir alt yapı sağlar. Oyun gelişimin kaynağıdır ve yakınsal gelişim alanı yaratır. Hayali alanda ve hayali bir durumda e eylem, istemli eğilimlerin oluşumu, gerçek hayat planlarının şekillendirilmesi ve iradeli güdülerin hepsi oyun sırasında ortaya çıkar ve okul öncesi gelişimin en üst seviyesini belirtir.

Oyun Sürecinin Gelişimi

Çocuk oyun yaşantısına gerçek hayattakine çok benzeyen hayali bir durumla başlar. Gerçek bir durumun kopyalanması ortaya çıkar. Orijinal durumda kurallar daha yoğun ve sıkıştırılmış olarak işlerler. Bu durumda hayal gücünün etkisi oldukça azdır. Oyun ortaya çıktığı ilk dönemlerde de hayali bir durumdur ancak daha önce yaşanmış olan gerçek bir durumun ışığında anlaşılabilirdir. Oyun bu ilk çıkış döneminde bir hayalden çok hatıraların yansıtılmasıdır. Oyun geliştikçe amacının bilinçli bir şekilde gerçekleşmesine doğru yönlendiğini görürüz.

Oyun çocuk için amaçlı bir eylemdir. Amaç oyuna karar verir ve diğer her şeyi gerekçelendirir. Nihai hedef olan amaç çocuğun oyuna yönelik olan duygusal tutumunu da belirler. Oyunun hedefi çocuk tarafından peşinen kabul edilir. Oyun gelişimin sonunda kurallı oyun ortaya çıkar (bkz: Vygotsky’e göre oyun: Kurallı Oyun ve Oyun Sürecindeki Gelişim). Kurallar daha katı bir hal aldıkça bu kuralları uygulaması için çocuğun üzerindeki baskı artar. Baskı arttıkça çocuğun eylemlerinin düzenlenmesi artar, oyun daha gerilimli ve ciddi bir hal alır. Oyun gelişimin sonuna yaklaşıldığında hedef ve kurallar belirgin hale gelir. Örneğin yarış oyunlarında çocuk birinci gelmek için çaba harcar, birinci olduğunda da bu onda tatminkâr duygular doğurur. Oyun gelişimi sona ererken başlangıçta tesadüfî veya ikincil olan özellikler merkezi duruma gelir.


Oyun Sürecinde Çocukta Görülen Davranış Değişiklikleri

Oyun esnasında çocuk özgürdür ancak bu özgürlük hayalidir. Çocuğun eylemleri kesin bir anlam tarafından yönlendirilir ve çocuk nesnelerin anlamları doğrultusunda hareket eder. Çocuk hareketlerini sürekli olarak bilinçli bir şekilde tanımayı öğrenir ve her nesnenin bir anlamı olduğunu fark etmeye başlar.

Gelişimsel bakış açısından ele alındığında hayali bir durumun yaratılması soyut düşüncenin gelişmesinin bir aracı olarak kabul edilebilir. Kurallarla ilgili olan gelişim iş ile oyun arasındaki bölünmenin temellendirilebileceği eylemlere öncülük eder. İş ile oyun arasındaki ayrışma özellikle okul dönemi çocuğu için temel bir unsurdur. Bu durumdan yola çıkarak oyunun aslında okul öncesi yaşların özel bir niteliği olduğunu öne sürmek yanlış olmaz.

Üç yaşın altındaki çocuklar için oyun ciddi bir şeydir. Bu ciddilikten kasıt çocuğun hayali durum ile gerçek durumu ayırt edemeden oyun oynamasıdır.0-2 yaş çocuğu için hazırlanmış oyun köşesi, daha çok duyuların uyarılması ve çocuğun ebeveyni ile güzel vakit geçirmesi için tasarlanmış.

Okul dönemi çocuğu için oyun, ağırlıklı olarak atletik tipte olan nispeten sınırlı bir etkinliktir. Bu sınırlı etkinlik türü de okul çocuğunun gelişiminde özel bir rol oynar ancak oyunun okul öncesi çocuğuna ifade ettiği anlamdan yoksundur. Okul dönemi yaşlarında oyun ortadan yok olmaz ancak gerçekçiliğe doğru bir tutuma geçit verir. Bu durumun okul öğretiminde ve işte (kurallarla temellendirilmiş etkinlik) kendine özgü içsel bir devamlılığı vardır.

Kısaca toparlamak gerekirse, oyunun özüyle ilgili yapılan tüm incelemeler oyun sırasında anlamsal olan şeyle görünen şey arasında yeni bir ilişkinin kurulduğunu öne sürmüştür ve bu da düşünsel durumlarla gerçek durumlar arasında yeni bir ilişki kurulması demektir.

* Bu yazı Vygotsky'e göre oyun yazı dizisinin beşinci yazısıdır.

**Dizinin 1. yazısının başlığına tıklayarak ulaşabileceğiniz makalenin ilgili bölümünün özet çevirisidir.

*** Tüm görüşler Vygotsky'e aittir. Sadece italik yazı karakteriyle yazılan kısımlar benim eklemelerimdir

**** Fotoğraflar benim tarafımdan 2008-2009 yılları içinde Katalunaya'da yapılan çeşitli oyun panayırlarında çekilmiştir.

1 Kasım 2009 Pazar

Vygotsky'e göre Oyun: Eylem ve Anlam

Vygotsky’e göre oyun adlı yazı dizisinin ikinci yazısı olan “Nesne ve Anlam” da anlattığım nesne/anlam oranı gibi eylem/anlam oranını da incelemiştir Vygotsky. Erken yaşlarda eylem anlamın önüne geçerken, oyun çağı olarak da adlandırabileceğimiz okul öncesi dönemde anlam pay, eylem payda olarak yer değiştirir. Yani oyun sırasında anlam, harekete üstünlük sağlar. Bu noktada, oyun sırasında çocuğun eylemlerin bağlayıcılığından nasıl serbest kaldığını anlamak önemlidir.”

Mesela bir sopanın üzerinde ata binmece oynayan bir çocuğu düşünün. Ata binen çocuk aslında eylemsel açıdan baktığımızda bacaklarının arasında bir sopayla etrafta koşuşturuyordur. İşte bu koşma eyleminin gerçekleştirilme sebebi eylemin kendisi değil, altında yatan anlamıdır (at koşar, bu yüzden ata binen çocuk da koşar gibi.)


Okul öncesi yaşlarda anlamın belirleyici olduğu eylem yapısı ortaya çıkar. Bu yapıda anlam hareketin ortaya çıkmasındaki belirleyicidir, ancak eylem yan veya geri planda kalan bir özellik değil, yapısal bir niteliktir. Mesela yemek yemece oynayan bir çocuk kaşığı ağzına götürmek yerine ellerini arkaya atıp yeme davranışını oynamaya çalıştığında, böyle bir eylemin oyun üzerinde bozucu bir etkisi olacaktır.

Vygotsky’e göre bir çocuk oyun sırasında sembolleştirme yapmaz. Oyun oynayan çocuk bazı isteklere sahiptir ve bu isteklerine ulaşmak için gerçeğin temel kategorilerinin deneyimi sırasında oyunu içinde geçmesine izin verir. İşte tam olarak bu yüzdendir ki oyun sırasında 1 günlük zaman dilimi yarım saat içinde geçebilir, yüz kilometrelik bir yol on adımda alınabilir. Çocuk arzularken, isteklerini gerçekleştirir, düşünürken de eyleme geçer. İçsel ve dışsal eylemler birbirlerinden ayrılamaz durumdadırlar: hayal kurma, yorumlama ve istek dışsal eylemlerdeki içsel süreçlerdir.

Nasıl nesnelerin anlamlarını kullanmak soyut düşünme becerisinin öncüsüyse, iradeli karar vermenin belirleyici faktörü de sadece eylemin gerçekleştirilmesi değil, bu hareketin altında yatan anlamdır. Oyun esnasında bir nesnenin yerine başka bir nesnenin geçmesi gibi, bir eylemin yerine de başka bir eylem geçer.

Oyun sırasında bir çocuğun bir nesneden diğer bir nesneye ya da bir eylemden diğer bir eyleme geçişi anlam alanındaki hareket tarafından sağlanır. Bu anlam alanı, ortamdaki gerçek algısal mekânla sınırlı değildir. Bu hareket soyut alanda gerçekleşir, ancak hareketi sağlayan metot durumsal ve somuttur. Diğer bir deyişle, anlam alanı ortaya çıkar ancak bu alan içinde beliren eylem aynen gerçek hayatta olduğu gibidir. İşte bu da oyunun altında yatan temel genetik çelişkinin ortaya çıktığı noktadır.



* Bu yazı Vygotsky'e göre oyun yazı dizisinin dördüncü yazısıdır.

**Dizinin 1. yazısının başlığına tıklayarak ulaşabileceğiniz makalenin ilgili bölümünün özet çevirisidir.

*** Tüm görüşler Vygotsky'e aittir. Yalnızca italik harflerle yazılan örnek kendi eklememdir.

**** Video benim tarafımdan 2009 yılında stajım sırasında ziyaret ettiğim Barcelona'da bulunan bir kreşte çekilmiştir. Videodaki çocuklar tahteravalliye binerlerken eylemlerinin gerçek anlamının farkında değiller aslında (çünkü videodaki yaş grubu 3 yaş altı). Muhtemelen çocuklar bir öne bir arkaya gitmekten keyif aldıkları için tahteravalliye biniyorlar. Ancak 3 yaş üstü yaş grubundan bir çocuğu böyle bir durumda gözlemleme ve hatta konuşma fırsatı bulsaydık, muhtemelen ata bindiğini veya başka bir araç kullandığını ifade edecekti.