12 Temmuz 2009 Pazar

ÖSS Birincilerine Dair


Öğrenci Seçme ve Değerlendirme Sınavı (nam-ı diğer ÖSS) ergenlerin ömrünü tüketmekle ün kazanmış bir sınav olmaktan öte aslında bir bakıma 4 sene ortaöğretim de milli eğitim bakanlığınca belirlenmiş eğitim hedeflerine öğrencilerin ne derece ulaştıklarını ölçmeye çalışan, bu hedeflere ulaşma derecesinde de öğrencileri sıralayıp onların geleceklerine kaftan biçen bir sırat köprüsüdür.

Haberlerde okuruz, her sene mutlaka bir kaç öğrenci strese veya alınan kötü sonuca dayanamayıp intihar eder. Sonra yine sonuçların açıklandığı gün yine hem gazeteler hem de televizyonlar ÖSS şampiyonları hakkında boy boy haberler yaparlar. Aileler çocuklarının başarılarıyla övünürlerken şampiyonların gittikleri dershaneler, kullandıkları dergiler, bitirdikleri liseler yine bu öğrenciler üzerinden reklamlarını yaparlar ve bu başarı yine ticari bir reklama dönüşür. Oysa kimse bu çocukların geçmişte çektikleri sıkıntıların gelecekte yaşayacakları dertlerin, hayal kırıklıklarının, başarısızlıklarının, hayatın atacağı tokatların üzerinde durmaz. Bu gencecik beyinleri kimse uyarmaz.

Nitekim ÖSS akademik (yani bilişsel) başarıyı ölçer. Oysaki hayatta 4 yanlış bir doğruyu götürmez, bir an gelirki 1 yanlış tüm doğruları yeniden gözden geçirmenize neden olur. Gerçek yaşam problemlerini boş bırakıp geçme gibi bir lüksünüz olmaz. Günlerce kendinizi eve kapatıp baştan sona hayatı ezberlemeye çalışsanız bile anlık bir olay tüm ezberleri alt üst edebilir.

Biraz önce yine gazetede ÖSS birincilerinden birinin babasının verdiği demeçten bir kısım dikkatimi çekti:“Sınav boyunca sosyal ilişkileri iyi değildi. Aklında sadece sınavı kazanmak vardı. Oğlum iyi bir öğrenciydi. Lise 1'den beri ÖSS'ye hazırlanıyordu. Dereceye girdiği için çok mutluyuz”. Baba burada asosyal bir çocuğu olduğunu kabullenmekle birlikte, derece aldığı için bu asosyalliği mazur görebiliyor. Bu demeci verirken acaba ne kadar farkında insanın bir sosyal varlık olduğunun.

Başarı ve mutluluk ölçütleri şüphesiz kişiden kişiye, durumdan duruma göre değişiklik göstermekle birlikte, ÖSS'nin ölçtüğü başarının öğrencinin aldığı eğitimin kalitesini ölçtüğüne kesinlikle inanmıyorum. Eğitim programları hazırlanırken önce eğitimin hedefleri belirlenir, ve AB üyesi ülkelerin eğitim programlarında bilişsel gelişim yerine YETKİNLİK kazanımı vurgulanır. Yetkinlikler de 5 şıklı sorularla ölçülemez. Ölçme ve değerlendirme de eğitim programlarında hedeflere ne kadar ulaşıldığını belirlemeyi hedefler. Türkiye'de ise sistem tersine işlemektedir. Eğitim kurumları ölçme aracını (ÖSS'yi) hedef alır ve eğitim programlarını buna göre şekillendirir. Böylece ARAÇ'ı başarmayı hedefleyen eğitimciler, öğrenciler, aileler asıl AMAÇı atlarlar. Çünkü eğitimin amacı öğrencileri gelecekte toplum içinde üretken insanlar yapmak, onların bütüncül olarak (bilişsel, duygusal, sosyal, bedensel) sağlıklı bireyler olmalarını sağlamak, gerçek hayat problemlerini çözebilecekleri becerileri kazandırmak olmalıdır.

ÖSS'nin bir sihirli değnek olarak görülmesi de ayrı bir tartışma konusu olabilir. Mesela ilk bilmem kaça girene envai çeşit burs önerilir, arabalar verilir, daireler hediye edilir, yurt dışına okusun diye gönderilir. Oysa ki bunları verenler düşünmezler bu öğrenci bu sunulan "hediyelerin" götürülerine ne kadar hazırdırlar. Mesela merak ediyorum ÖSS birincilerinin kaçından fotoğraflarının yayınlanması için izin alınıyor. Araba, ev verenler gerçekten çocuğun "başarı"sını mı ödüllendiriyor yoksa kendi reklamlarını mı yapıyorlar? Okumak için yurt dışına gönderilen genç beyinler yurt dışında yaşamanın zorluklarına ne kadar hazırlar (ya da bu zorlukların ne kadar farkındalar)? Aileler, ÖSS sonucunun çocuğun hayattaki başarı beklenti düzeyini ne kadar arttığının ve bu beklentinin öğrenciler üzerinde ne kadar baskı yaptıklarının ne kadar farkındalar? Gelecekte öğrencinin alacağı başarıların hiç bir zaman yeterli olmayacağının, ve yeterli olabilecek noktanın da var olmayacağının ne kadar farkındalar?

Velilerin, öğrencilerin ve kendilerini eğitimci olarak tanımlayanların bu soruları bence kendilerine sormaları gerekiyor.

Öğrencilerin ÖSS travmasını en hafif şekilde atlatmaları için ailelerin bilinçlenmesi ön koşul. Merak ediyorum acaba geçmişte ÖSS'de derece almış öğrencilerle yapılmış boylamsal bir akademik çalışma var mı onların başarı ve hayat doyumuyla ilgili. Benim çok yakınımda bir örnek var ve kendisine bakınca geçmişte ne kadar çok şey başarmış olsa da kendisi bir türlü bu başarılarıyla tatmin olmuyor ve kendisini başarısız hissedip sürekli bunalım modda yaşamaya devam ediyor. Bu kişi şimdi yurt dışında akademisyenlik yapıyor ve yurda dönmek için fırsat kollasa da verilen komik akademisyenlik maaşları yüzünden bir türlü içine sindiremiyor geri dönüşü. O kadar çalışmanın, ÖSS'de dereceye girmiş olmanın, hayatın en değerli senelerinin kaybedilmesinin getirisi ne götürüsü ne bunu bir tartın lütfen sevgili veliler ve insanlıktan çıkmış sevgili ÖSS adayları...

Bu yazımı bitirmeden önce takip ettiğim bir psikolog olan Doç. Dr. Serdar Değirmencioğlu'nun yapımcılığını üstlendiği bir ÖSS belgeseli: 3 saat'e değinmek istiyorum. Henüz bu belgeseli izleme fırsatı bulamadım. Ancak fragmanını izledikten sonra merakım daha da arttı.

OSS Trailer from Ramin Matin on Vimeo.



Bence bu belgesel her lise 4 öğrencisine izletilmeli. Hatta veliler de izlemeli.

Bir sonraki yazımda üniversite tercihi yapma sanatından bahsetmek istiyorum. Merak edenlere duyurulur...



5 yorum:

  1. Merhabalar,

    Yakında 3 SAAT'in DVD'si Tiglon tarafından dağıtıma sokulacak. Biz de filmimizin çok daha fazla seyirci ile buluşabilmesini dört gözle bekliyoruz. İlgin için çok teşekkür ederiz.

    Filmin macerasini www.3saat.net veya facebook'tan takip edebilirsin.

    Selamlar,

    Can Candan

    YanıtlaSil
  2. Can Bey,
    Bu haber çok güzel. Takip edeceğim ve DVDyi edinmeye çalışacağım. Bu gibi öğretici çalışmalarınızın devamını dilerim.

    YanıtlaSil
  3. Merhaba,

    DVD bu hafta çıkıyor:

    http://www.tiglon.com.tr/video/tanim.asp?sid=O6L9KO8W4S8BT8QWYGZS

    Can

    YanıtlaSil
  4. DVD elime ulaştı Can Bey. Bilgilendirme için teşekkürler. Şansıma Türkiye'deyim. Hemen sipariş ettim, bir kaç günde geldi. İlk 47 dakikasını içim acıyarak izledim. Tamamını daha dikkatli izleyip ileride içerikle ve özellikle öğretmenlerin söylemleriyle ilgili bir şeyler yazmayı istiyorum.

    YanıtlaSil
  5. Yazınca filmin facebook grubuna da linkini koyabilirsen çok memnun oluruz. Teşekkürler!

    YanıtlaSil