Bir önceki yazıma kaldığım yerden devam ediyorum. En son okuldaki resmi dilin Katalanca olduğundan bahsetmiştim. Katalanca Katalunya bölgesine ait bir dil olmakla beraber sadece Andorra Prensliği'nin resmi olarak kullandığı tek dildir. Andorra ve Katalunya dışında Islas Baleares (Mallorca, Minorca, Ibiza...), Valencia ve Sardunya adasında bir kentte farklı dialektleri kullanılır. Şu an yaklaşım 12 milyon kişi tarafından anlaşılan bir dil olmakla beraber günlük hayatında sadece bu dili kullanan kişilerin sayısı tahminen 2-3 milyonu geçmiyordur. Katalan eğitim departmanının titizlik gösterdiği en önemli konu belki de bu dil meselesidir. İspanya'da Türkiye'deki gibi bir Milli Eğitim sistemi söz konusu değil. Sonuçta İspanya bir ulus devleti değil, otonom bölgelerin birleşmesinden oluşan bir krallık. Dolayısıyla her otonom bölge kendi içindeki eğitim sisteminden sorumlu. Katalunya'da yetkinlik bazlı olan müfredatın hedeflerinden biri de işte bu dille ilgili. Zorunlu eğitimini bitiren her öğrenci hem İspanyolca'yı, hem de Katalanca'yı anadili gibi kullanabilecek şekilde eğitim görüyor. Tabii ki gerçek hayatta durum pek böyle değil. Yaşam alanında sadece Katalanca kullanan Katalanlar İspanyolca yazarken ve konuşurken Katalanca ile karıştırıyorlar. Yaşadığı sosyal çevrede sadece İspanyolca kullanan biri ise sadece gerektiğinde Katalancayı anlamakla yetiniyor. Anadili bu iki dil de olmayan öğrencilerin ise durumları tabii ki biraz daha karışık. Okulların çift dilli olmasının artısı da var eksisi de. Bunları yeri geldikçe ilerleyen süreçte kendimce tartışmak istiyorum. Yakın bir zamanda Türkiye'de yayına başlayan Kürtçe TRT'de kanalının bir çok tartışmaya yol açtığı kuşkusuz. Bu konuyu belki de Katalanca ile karşılaştırmalı olarak ele almak çok da yanlış olmaz. Bu yüzden Türkçe-Kürtçe, İspanyolca-Katalanca karşılaştırmasını da ilerleyen süreçte kendimce tartışacağım bir konu olarak buraya şimdilik kısaca not düşüyorum. Merak edenler olursa blogumu takip etsinler.
Katalan eğitim sisteminde ilk öğretim (CEIP) müfredatı yatay (ders alanları arasında ortak belirlenmiş yetkinlikleri geliştirmeye yönelik içerik hazırlama, dersler arasında konularda geçişlilik/parelellik olması gibi. Örneğin, İngilizce dersinde hayvanlar anlatılırken bir yanda da fen bilimleri dersi bilgilerinden yararlanılarak hayvanların sınıflandırılması bir içerik olarak sunulabilir.), orta öğretimde (ESO) ise müfredat dikey. Ders alanları departmanlara bölünüyor ve her dersin hocası farklı (Türkiye'de olduğu gibi). Ders içerikleri (ki aslında yetkinlik bazlı olan müfredatta içerik aktarmaktan çok içerik olarak sunulan etkinliklerin yetkinlikleri ne kadar geliştirdiği, bilginin öğrenciler tarafından anlamlandırılıp yapılandırılması önemlidir) projeler, işbirlikçi etkinlikler, workshoplar gibi öğretim metodları ile öğrencilere sunuluyor. Türkiye'de bir kaç sene önce yapılan eğitim reformu ile yapılandırmacı eğitim sistemine geçildiğini biliyor olmakla beraber, uygulamada bir çok zorlukla karşılaşıldığını da gerek basından gerek öğretmenlerden duymuştum. Yapılandırmacı eğitim sistemi kulağa çok güzel gelmekle beraber uygulanmasında bir çok zorluğu da beraberinde getiren, öğretmenlerin, öğrencilerin, okul yönetiminin, velilerin alışması için zaman alan bir sistemdir. Mesela bir köşe yazısında proje bazlı eğitimin uygulandığı bir okulda velilerin bu projelerin değerlendirme süreciyle ilgili şikayetçi olduklarını okumuştum. Şikayetlerinin sebebi ise öğretmenlerin neyi nasıl değerlendirdiklerinin belli olmamasıydı (ya da neyi nasıl değerlendirmeleri gerektiğini bilmemeleriydi.). Eğitim sisteminde müfredat kadar eğitim sürecinin değerlendirilmesi de çok önemlidir. Sonuçta koyulan kriterlere, ve bu kriterlere göre yapılan değerlendirmelere göre eğitim hedeflerine ne kadar ulaşıldığına bakılarak başarıya ulaşılmış mı ulaşılmamış mı karar verilir. Katalan eğitim sisteminde değerlendirmeler/sınavlar hep katalanca bazlı. Dolayısıyla eğer öğrencinin ana dili Katalanca değilse, değerlendirme sisteminde hata payının olmadığını söylemek yanlış olmaz. Eğitim dünyasının (özellike OECD ülkerinde) meşhur değerlendirme sistemi olan PISA (yandaki linklerden ilgili sayfaya ulaşabilirsiniz) 2006 sonucunda İspanya'nın sıralaması pek de iç açıcı değil (Türkiye'nin durumundan bahsetmiyorum bile). Katalunya'daki başarı düzeyi de İspanya genelinde alt sıralarda yer alıyor (bunun bir çok nedeni olmakla beraber genelde göç oranının yüksekliğine ve eğitim dilinin katalanca olmasında bağlanıyor). İspanyol eğitim duayenleri bu PiSA sonuçlarına baya bir kafa yoruyorlar. CEIP Bellaterra'nın müdürünün söylediği bir laf benim çok hoşuma gitti. Kendisi dedi ki: "PiSA gerçekten okullarda öğretilenleri değil, öğretilmesi istenilenleri değerlendiriyor." Vygotsky'nin sosyokültürel yapılandırmacı eğitim görüşüne göre insanın yaşadığı sosyal çevre onun eğitimde elzem bir öneme sahiptir. PISA acaba bunu ne kadar göz önünde bulunduran bir değerlendirme sistemidir (sonuçta tüm OECD ülkelerinin sosyal-kültürel bağlamları aynı değildir. Acaba değerlendirme de bu ne kadar göz önünde bulundurulur) sanırım bu konuda biraz daha araştırma yapmam lazım. Bu konuda fikri olan okuyucum varsa, yorum yaparsa sevinirim.
Bu değerlendirme meselesi konusunda CEIP Bellaterra'nın müdürü (ki kendisi ayrıca bir eğitim filozofu-yazarıymış ve Katalunya Eğitim Komisyonu/Bakanlığı tarafından üstün hizmet ödülüne layık görülmüş) vurguladığı bir başka nokta da ders aralında verilen tenefüs zamanlarında öğrencilerin değerlendirme dışında kalması. Yani öğrenciler belki de kendilerin en özgürce ifade ettikleri, öğrenim hayatında edindikleri yetkinlikleri gerektiği durumlarda otomatikman uyguladıkları bu tenefüs saatlerinde değerledirme sistemi dışında kalıyorlar. Oysaki tenefüs saatlerinde öğrenciler oyun oynarlarken ortaya koydukları davranışlar, tutumlar, problem çözme becerileri, sosyal beceriler vs. değerlendirme sistemlerine katılsa eminim ortaya çok farklı bir tablo çıkar. Sonuçta ben okullarda verilen eğitimin AKADEMİK kalması tarafı olmayan bir eğitimci olarak, öğrencilerin okul saatleri içersinde bir bütün olarak ele alınıp değerlendirilmesinden yana bir tavrı gayet olumlu buluyorum. Bu süreçte de sanırım öğretmenlerin değerlendirme süreci ile ilgili olarak bilgilerini tazelemeleri gerekir. Doğru bir değerlendirme yapmak ne zaman, nasıl ve neyle ilgili veri toplamamız gerektiğini bilmekle başlar.
Bir sonraki yazımda İspanya'da gözlemlediğim öğrenci-öğretmen ilişkileriyle ilgili fikirlerimi ve Inclusive Education (Kapsayıcı Eğitim) hakkında bir şeyler yazıp bu konuya güzel bir örnek olarak bugun izlediğim bir Fransız filminden ("Sınıf" ya da orijinal adıyla "Entre les murs" (bkz: http://www.imdb.com/title/tt1068646/) bahsetmeyi umuyorum...
Her gün yeni bir şeyler öğrenerek yaşamını sürdüren, büyüyen, gelişen, olgunlaşan bir varlıktır insan. Psikolog Doktor eğitim psikolojisi, çocuk psikolojisi, pedagoji alanlarında ve günlük hayat akışı içersinde hayatın bana öğrettiklerini kendi yansıtmalarımla bu blog aracılığıyla okuyucularla paylaşıyorum. Bir bakıma hem hayatı kendimce yeniden anlamlandırıyorum hem de okuyucularla birlikte yeni şeyler de öğreniyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder