Vatanınız olmayan bir ülkede yabancı olmak başlı başına zordur. Günlerce aidiyetinizi sorgularsınız, tutunacak, destek olacak insanlar ararsınız, kısa süreli yaşanan mutluluklarla avutursunuz kendinizi. Ne de olsa daha iyi bir yaşam için gelmişsinizdir. Ya bir şeylerden kaçarak, ya da umutlarınızın peşinden koşarak.
Zaten yabancı olduğunuz için 1-0 yenik başladığınız hayat ekonomik krizin etkisiyle ya birden bire ya da yavaş yavaş 1- (-1) e dönüşür skor. Pes etmemek uğruna, yenilgiyi kabul etmemek için çırpınır durursunuz. Belki eninde sonunda hakettiğiniz itibarı kazanırsınız, belki de yapılacak en iyi şeyin pılıyı pırtıyı toplayarak dönüş yapmak olduğuna karar verirsiniz.
2007 Eylül ayında Barselona'ya geldiğimde "işte burası benim yeni vatanım" diyerek yola çıkmamıştım. İstanbul'daki hayatımdan bir şeylerden kaçarcasına değil, umutlarımın peşinden koşarak varmıştım yeni şehrime. Hayalin neydi diye sorarsanız, o zamanlar size şunu söylerdim: "Doktoramı İspanya'da yaparsam Latin Amerika'da bütün kapılar açılır. Arjantin veya Kosta Rika'da yaşamak güzel olabilir." Aradan geçen 5,5 seneden sonra yorulduğumu ve artık savaşmak istemediğimi hissediyorum. Tanıdığım yabancıların neredeyse tümü ya geri döndü ülkelerine ya da şanslarını başka ülkerde denemek için hazırlıklara başladılar. Gün geçtikçe kötüleşen krizle beraber İspanya'nın gelecek için sunacağı bir umut kalmadı çünkü.
Krizin tek olumlu yanı, bence, ev kiralamak-satın almak kısacası yaşayacak bir yer bulma kolaylığı oldu. İlk geldiğim sene iyi yerler kapanın elinde kalırdı. Ev kiralamak için en az 2-3 kira depozito, bir kaç kira da banka teminatı gerekirdi. Şimdi ev sahipleri kiracı buldukları zaman kolaylık sağlama eğilimindeler. Tabii paranızın olduğunu ispatlayabildiğiniz sürece.
İnsanlar en büyük sorun olarak işsizlikten yakınsalar da benim öncelikli olarak yakındığım şey iş bulamamak değil. Belki senelerdir burada olmamdan dolayı kazandığım deneyim, belki şansımın yaver gitmesi bilemiyorum bir şekilde istediğim zaman (genelde kaçak olarak) çalışabileceğim bir iş çıkıyor karşıma. Benim derdim, uzmanlaştığım işi yapamamak. Arasıra 12 senedir boşuna eğitim ve psikoloji uğruna saçımı süpürge etmişim diye düşünüyorum. Sonra, ara sıra çıkan yedek İngilizce Öğretmenliği pozisyonunda bir süre kendimi çocuklarla avutuyorum. Yabancı olduğum için Katalunya'da Eğitim Psikoloğu olarak iş bulmanın bir ütopya olduğunu çoktan kabullendim. Zaten benzer posizyonlarda çalışanlar da üç kuruş maaş alıyorlar ki, bence bu emeğin sömürülmesinden başka bir şey değil.
Diyelim ki eviniz var, işiniz var, maaşınız da gayet iyi. Yabancı olarak derdiniz burada bitmeyecek. Hayat sizin için güllük gülistanlık olmayacak. Barselona ile balayınız yaklaşık 1-1,5 sene sürecek. Sonra bir bakmışsınız ki etrafınızda güveneceğiniz, vakit geçirmekten mutlu olduğunuz, can dostunuz dediğiniz kimse kalmamış. Herkes yavaş yavaş vedalaşmış sizinle. Belki de zaten hiç böyle birileriyle karşılaşmamıştınız. Diğer bir mutsuzluk da iş yerinizde karşınıza çıkacak. Pozisyonunuz ne olursa olsun, eğer uluslararası büyük bir şirkette çalışmıyorsanız ve siz aslında bir EXPAT olarak belli bir sürede burada değilseniz, göreceksiniz ki çalıştığınız yerde yükselemeyeceksiniz. Sadece Katalan olduğu için başka bir aday her zaman önünüze geçecek. Ya da çalıştığnız şirket kriz sonrası küçülmeye gidecek ve ilk gözden çıkan siz olacaksınız.
Hadi size pembe bir senaryo yazayım: Mükemmel bir işiniz var, eşiniz ya da sevgiliniz katalan/İspanyol olduğu için sosyal entegrasyon konusunda hiç sıkıntı yaşamıyorsunuz, yaşadığınız evden memnunsunuz. Türkiye'deki hayatınız rezaletti, koşarak gelmiştiniz. Barselona'da özgürlüğü sonuna dek yaşıyorsunuz. Gerçekten hayatı yaşadığınızı hissediyorsunuz. Kulağa güzel geliyor değil mi? Peki burada yaşayan ve bu senaryoya uyan insan yok mu? Tabii ki de vardır. Ama onlar da biriyle tanıştıklarında isimlerini söyledikleri an "Nerelisin?" sorusuyla karşılaştıkları an, her seferinde bir yabancı olduklarını hissetmeye devam edecekler. Çünkü ister kabul edin ister etmeyin yabancılık, kimliğinizin AD-SOYAD hanesinden başlıyor, siz doğduktan itibaren...
Avrupa'nın bir çok yerinde Türk olmak genelde negatif tavırlarla karşılaşmanıza neden olur. Sırf fazla Türk var diye hiç bir zaman Almanya-Hollanda-Fransa v.b. Türk Göçmenlerin yoğunlukla yaşadıkları yerlerde yaşamayı tercih etmedim. Bu ülkelere Turist olarak gittiğimde bile Türk olduğum için enteresan tepkilerle karşılaştım. İspanya bu açıdan Avrupa'daki belki en şanslı olduğumuz ülke. Türkiyeliyseniz ve hele de İstanbulluysanız insanlar size imrenerek bakıyor çoğunlukla. İstanbul'a gidip de bayılmayan bir İspanyol veya Katalan ile henüz tanışmadım. Ama İspanyolların Türklere olan bu sevgisi maalesef başka ülkelerden gelen her yabancı için geçerli değil.
Dün 12 yaş grubundan iki Katalan gence İngilizce dersi veriyordum ve konu fıkralar ve gülme üzerineydi. Ülkemde bir İngiliz, bir Fransız ile başlayan çok fıkra vardır. İspanya'da böyle fıkralar var mı diye sorduğumda öğrencilerden birinin heyecanla ve gülerek anlattığı fıkra benim için şoke ediciydi:
Bir gün bir Fransız, bir İtalyan ve bir İspanyol uçağa binerler. Bir süre sonra uçak fazla yüklü olduğu için yolcuların eşyalarını atmaları istenir. Fransız peynirlerini atar, çünkü zaten Fransa'da yeterince peynir vardır. İtalyan Pizzalarından kurtulur. Sıra İspanyol'a geldiğinde ise Afrikalıları atar.
Fıkrayı dinledikten sonra kulaklarıma inanamayarak NE? Afrikalılar mı? Ne alaka? diye sorduğumda İspanya'da çok Afrikalı (genelde Faslı) var ya işte onlardan kurtuluyor dedi ama bunu söylerken yüzünü görseydiniz. Gerçekten anlattığı şey onu inanılmaz eğlendiriyordu. Benim ise içimi acıttı...
Ekonomik krizde yabancı olmak gizli veya açık farketmez, her an ırkçılığın birincil hedefi haline getirir sizi...
Şahit olduğum ırkçılık hikayeleri bu kadar değil tabii ki, eğlencenin dozunu fazla kaçırıp tüm mahalleye gece müzik dinleten bir Latin'in ertesi sabah tüm mahallelinin cama çıkıp bağarmaya başlamasıyla ne yabancılığı kaldı ne de böyle eğleneceksen kendi ülkene geri dön söylemleri bitmek bildi...
Şimdi gelelim bu yazıyı yazmaya beni iten ve bugün öğrendiğim bir değişikliğe...
Zapatero hükümeti krizin suçlusu sayıldı ve yerine PP hükümetiyle Rahoy geldi... Rahoy ile birlikte, hayat yabancılar için bin kat daha zorlaştı. Aşırı sağcı hükümet, krizden çıkabilmek için her şeyin vergisini arttırdığı, oturma izinlerinden alınan haraçları yükseltmeleri yetmedi. Bir de öğrendim ki oturma izni yenilerken bankada gösterilmesi gereken minimum rakam 1500 eu dan 3100 küsür euroya (son 6 ayda minimum 565 eu hesabınızda göstermek şartıyla), normal rakam ise 3000 eu dan 6400 euya çıkarılmış. Zaten krizde zar zor geçinen yabancılarla kısacası artık paran yoksa ülkeyi terket deniliyor. İspanyolların kaçta kaçı bir anda 6400 euyu hesabında gösterebilir acaba bunu merak ediyorum...
Çok kızgınım. Özellikle de gelen zamlara rağmen, eleman aranan işlerde teklif edilen ücretlere. Adaletsizliğe. Emeğin sömürülmesine. Yapılan işe değer verilmemesine.
10 binişlik metro bileti geldiğim sene 6,90 eu idi. 5,5 sene sonra 9,80 eu oldu...
Bu sadece en basit bir örnek.
Krizle birlikte, sokaklarda gezinen hurdacılar arttı. Yemek bulmak için çöpleri karıştıranların sayısı arttı. Hırsızlık ve yan kesicilik arttı. Fiyatlar yükseldi. Şehirde yapılan kutlamalar, gösteriler ve konserler azaldı. Huzur azaldı. Güven azaldı. Sabır azaldı.
2013 yılının ilk yazısı biraz karamsar bir yazı oldu belki de ama umuyorum ki bu yıl krize karşı verdiğim savaşın son yılı olacak.
Kriz nasıl başladı, ingilizce alt yazılı videoyu izleyerek öğrenebilirsiniz. (Alt yazı çıkmazsa, videonun sağ alt köşesinde turn on caption'a tıklayın.)
Merhaba, bu sana ikinci defa yazisim. Sanirim bundan once tam olarak 2 sene once sana yazmistim.. O zamanki yazin da bu yazin kadar karamsardi, hatta o kadar karamsardi ki 2 sene sonra hala burada olman sasirtti beni. Eh, doktora tabi bu, kolay bitmiyor. Bakalim gercekten bu sene son senen olacak mi burada?
YanıtlaSilSaka bir yana oldukca guzel, gercekci bir yazi olmus. Barcelona, guzel bir sehir, ve Ispanya guzel bir ulke kanimca yasamak icin. Belki de en buyuk sansizligimiz cok derin bir krizin tam ortasina dusmus olmamiz. Gercekten kriz etkisini arttirarak kendisini gunden gune hissettiriyor ama bahsettigin gibi kriz aslinda en en onemli problem degil belki de. Eger burada ailen, surekli iyi arkadaslarin olsa belki de bakis acin cok farkli olurdu.
Uzmanlik alanindaki is olanaklarini ne burasi ne de Turkiye icin biliyorum. Turkiye’de egitim psikologu olarak calisma imkani varsa en azindan donusun seni o acidan tatmin edecektir.
Yabanci olmak konusunda yillardir burada herhangi bir sorunla karsilasmadim. Senin de dedigin gibi burasi Avrupa’da bir turk icin en pozitif yerlerden birisi. Bunun yaninda, gurultu konusunda verdigin ornekteki gibi verilebilecek tepkileri cok da garip karsilamiyorum. Bence bir yabanci baska bir ulkeye gittiginde, kendisi oranin sartlarina uydurmali, yerel halk ona degil. Eger bir yabanci kendi ulkemizde bize tamamen ters gelen davranislarda bulunsa biz de benzer tepkiler verebiliriz..
Herseye ragmen buranin yasamak icin fena bir yer olmadigini dusunuyorum. Hayat standartlari bence hala Turkiye’nin oldukca ustunde ve gunluk hayat akisi – ozellikle Istanbul’a kiyasla – cok daha az stresli. Bazen boylesine derin ve uzun bir kriz Turkiye’de olsa toplumsal hayat nasil olurdu diye dusununce buradaki halkin bu kriz mevsunu dahi cok daha iyi kaldirdigini dusunuyorum. Mazallah boyle bir kriz bizde olsaydi, bence sosyal-toplumsal olarak cok daha vahim durumda olurduk.
Sana daha once de yazdigim gibi en azindan ne istedigini iyi bilmen cok olumlu. En azindan hedefinin geri donmek oldugunu biliyorsun. Umarim geri dondugunde daha mutlu olursun, ve bu sefer de buradaki hayatini ozlemeye baslamassin uzun donemde. Maalesef baska yerlerde yasamanin bana ogrettigi bir diger sey ise aslinda hic bir yerde tam super olmamak, ve zaman zaman seni saran genel bir mutsuzluk hali… Cunku, heryerin sana gore bir cok pozitif ve negatif yanlari oluyor, diger olmadigin tarafa gore :)
Öncelikle uzun uzadıya yazdığınız yorum için teşekkürler. Barselona yaşamak için güzel bir şehir, evet. Ama işte şehirin güzel olması, kaosun olmaması vb. beklentilerle uyuşmasına yardımcı olmuyor. Hedefim sadece Türkiye'ye geri dönmek değil. Uzun vadede karşıma neler çıkar kestiremiyorum. Yalnızca bir süreliğine evimin rahatlığına dönüp kendimi toparlamak istiyorum diyelim.
Silİspanya benim yaşadığım 5. ülke, Barselona ise İstanbul'dan sonra en çok yaşadığım şehir. Geri dönüşlerde her zaman ister istemez bir özlem, bir tersine kültür şoku süreci oluyor. Ama bünyem buna kolay alışır herhalde.
Sonuçta kim nerede mutluysa orada yaşamalı diye düşünüyorum. Herkesin kişisel gerçeklikleri, yaşantısı, algısı, hissettikleri farklı. İstanbul'un trafiği belki beni yoracak, insanların kabalıkları beni hayattan bezdirecek belki ama inanıyorum ki yaptıklarıma veya yapmak istediklerime daha değer verilecek. Nitekim burada kimsenin umrunda değilim. Her zaman "çalışma izni çıkarmak için uğraşılması gereken" yabancı statüsünde olacağım için hele de bu krizde hakettiğim yeri bulamayacağıma inancım tam. Bu yüzden de içim rahat.
Tabii ki her doktora öğrencisi aynı pozisyonda değil. Ama doktora öğrencilerinin burslarında kesinti yapılırken, bizim bölümdeki post-doc.lar aylık 1000 eu maaş aldıkları için şükrederlerken, ben artık biraz Barselona rehavetinden kurtulup, yırtıcı İstanbul ortamında şansımı denemek istiyorum. Kaos benim yaşıyor olma hissimi arttırıyor ve 5,5 senelik tırnak içinde bir huzur ortamından sonra enerjiye ihtiyacım var.
Selam Billur,
SilSana her 2 senede bir yaziyorum :)
Takip ettigim kadariyle dondun, ve gercekten merak ettim donus surecinin nasil oldugunu?
Tam olarak tatminkar misin? Ne kadar oldugu dondugune, buralari ozluyor musun? :)
Merhaba,
Sil1,5 sene oluyor İstanbul'a döneli, bu süre içersinde 3 kere gittim Barselona'ya. Her seferinde de sanki hala orada yaşıyormuşum gibi hissettim. Yani oraları özlemiyorum. Dönüş süreci pek tabii kolay olmadı ama çok şükür hayat yolun girdi, kıssadan hisse İstanbul'u seviyorum :))
"Bazen boylesine derin ve uzun bir kriz Turkiye’de olsa toplumsal hayat nasil olurdu"
SilTurkiyede kriz yokken millet birbirinin bogazinda idi zaten. ispanyadaki gibi bir kriz 10 senedir devam ediyor olsa, millet birbirini direk sokakta olduruyor olurdu. irkcilik, ayrimcilik ta gelen suriyeliyle kalmaz, 'o pomak. o adanali. o kayserili' diye yerel ayrimciliga yonelmis olurdu zaten.
ispanya 10 senedir krizde. cok ciddi kriz. insanlar evsiz kaliyor. issizler. kisin cocuklari icin isitma ile yemek verme arasinda secim yapmak zorunda kaliyorlar.
buna ragmen anca iste burada anlatilan kadar gergin, hala optimist, arada gulen eglenen, ve en onemlisi dayanisarak, sosyal bilincle birbirini destekleyerek krize ragmen insanlarin, ailelerin, zor duruma dusenlerin hala devam edebilmesini saglayan bir toplumlar.
""çalışma izni çıkarmak için uğraşılması gereken" yabancı statüsünde olacağım"
SilBu nasil oluyor anlamadim. 5 sene kaldiginiz vakit zaten kalici oturma iznine basvurabiliyorsunuz. Vatandaslik haric her tur hakkiniz mevcut iken.
Yazinizi okudum ve bende yurt disinda yasayan birisi olarak fikirlerimi paylasmak istedim. Bende cok uzaklarda, Usa da yasiyorum. Gocmenleri cok olan bir ulke olarak eger tabiki orta eyaletlerden birisinde degilseniz gayet rahat ve uyumlu bir yasaminiz oluyor. Her yerde is bulma imkaniniz var, zaten bence Usa nin en guzel tarafi irkiniza degil, yaptiginiz isin kaliteli olup olmadigina bakmalari! Ekonomik kriz tabiki dunyanin her yerinde oldugu gibi burayida etkiledi.. Doktora yaptiktan sonra cok rahat is bulabilecegiz ve calisabileceginiz bir ulke, tabiki kurallarinada uyduktan sonra tadindan yenmez:) Usa biraz kendi istedigi gibi insanlar istiyor, sisteme karsi gelmeyecek.Yabancilari birakin kendi vatandaslarina bile aykirilik hakkini vermiyor. Wall Street eylemlerinde polis gostericilere bildiginiz guc gosterdi hemde dunyanin en ozgur denen ulkesinde! Artik Turkiye de polis sunu bunu yapmis denmesi beni hic sasirmiyor, ozgurluklerin vatani bile boyleyken...
YanıtlaSilPaylaşımınız için teşekkürler Dilek hanım. Geçmişte hem bir süreliğine ABD'de yaşadım hem de kısa bir program kapsamında profesyonel değişim gezisine katılmıştım. Yaşadığım yer bir NYC, bir San Francisco kadar büyük bir şehir değildi. Bir süre sonra hayat bana çok monoton gelmeye başlamıştı. İleride kısa süreli eğitimler için gitmeyi düşündüğüm ama yaşamayı asla düşünmediğim bir ülke. Akdeniz kültürüne alışınca Amerikan yaşam tarzı biraz tabiri caizse "dog eat dog world" gibi geliyor. Bir tabi araba kullanma fobisi olan ben için oralarda yaşamak iyice zorlaşıyor :))
Silİspanya'da ekonomik krizin başlaması ile İspanya'dan Tanca ve Fas'ın diğer şehirlerine iş başvurusu yapmaya gelen kişi sayısı artmış. Yaptıkları ırkçılık ve tarihte yaşananlar nedeni ile Tanca halkının da İspanya vatandaşını çok sevdiğini söyleyemem. Bu nedenle çoğu iş başvurularının geri çevrildiğini duyuyorum. Bundan 1 hafta önce Tanca'ya yerleşen İspanya ve Fas çifte vatandaş bir bayan ile tanıştım. Yazınızda da belirttiğiniz gibi ekonomik nedenlerden ötürü Tanca'ya yerleşme kararı alarak, İspanya' yı terk etmiş.
YanıtlaSilSıkıntınızı çok iyi anlıyorum ve kolaylıklar diliyorum. Verdiğiniz mücadeleden ötürü de tebrik ediyorum. Umudunuzu kaybetmeyin. İspanya Tarifa şehrine 35 dakika uzaklıkta olan Fas'ın Tanca şehrinde yaşıyorum. Yolunuz düşerse İspanya'ya karşıdan bakıp, kahve içmeye beklerim.
Sevgiler,
Sevda Alan Elaraby
Ben de doktora sonrası araştırmalarım için yurtdışında bulunmak istiyorum. Umarım yaşadıklarınızı ben de tecrübe edebilirim ve 2 yıl sonra buradan yazarım size:)
YanıtlaSilGörüşmek ümidiyle,
Emre