6 Haziran 2010 Pazar

“Şişman Çinli” Olmak…

Çocukların melek yüzlerine bakıp kanmamak gerek. En şeker gördüğünüz, ah keşke böyle bir çocuğum olsa dediğiniz çocuklar aniden içlerindeki canavarın kurbanı olup diğer arkadaşlarına, hatta bazen öğretmenlerine karşı çok acımazsıca davranabilirler. Bu yazımda anlatacağım olay tüm sene boyunca öğretmenliklerini yaptığım 4-5 yaş grubu 2 sınıfta geçiyor ve sene içine yayılan bir süreç içinde ortaya çıkıyor.

Bir yandan doktora yapmak bir yandan da öğretmen olarak ders vermek her ne kadar zor olsa da hem çocukların hayatıma bir anlam katmasından dolayı hem de ara sıra tezimle bağlantılı malzeme sunmasından dolayı bu sene 4-5 yaş grubu öğrencilerime ders vermenin yanında onların davranışlarını dikkatle ve heyecanla gözlemliyorum. İşte böyle bir süreçte ben tetikte beklerken aylar önce dikkatimi çeken bir olayın olası sebebini aylar sonra keşfettikten sonra burada sizlerle paylaşmaya karar verdim.

Sınıflarımın birisinde 2 tane ikiz var. İkizlerden ilk çift beyaz, ikinci çift siyah ırka mensup (olmakla beraber bu ikizlerin annesi beyaz babası siyah). İkizler bir kız bir erkek kardeşten oluşuyor. İki tarafta da kızlar erkek kardeşlere göre biraz daha sakin. Bununla birlikte özellikle iki erkek kardeş birbirleriyle amansız bir didişme süreci yaşadılar sene boyunca. Bu arada siyah olan kardeşler hem benim ders verdiğim gruplar içinde hem de okuldaki kendi yaş grupları içersindeki siyah olan tek çift (normalde farklı sınıflardalar). Bu çiftten erkek olan kardeş İ. tüm öğrencilerim içinde sene içinde beni en çok uğraştıran ve endişelendiren öğrencim oldu. Bir gün sınıfa girerken arkadaşlarının birine “Şişman Çinli” diye kendi çapında hakaret ettiğini duyunca kendi içimde dehşete kapıldım. Öncelikle, gözlemlediğim kadarıyla ne kendi sınıfında ne de aynı yaş grubunun diğer şubesinde uzak doğu asıllı bir öğrenci yoktu. “Şişman” olmanın negatif bir atıf olduğunu da büyük ihtimal kendi yaşantılarından öğrenmişti çünkü bu bahsettiğim İ. kendi yaş grubu içinde en iri olan 2. çocuktu (ki en şişman olan çocuğun da daha sonra bir başka çocuğa “Şişman Çinli” olarak hitap ettiğini gözlemledim ki bu olay sonrasında olayı çözdüm.). Daha sonraki süreçte bu “Şişman Çinli” sözü bir bulaşıcı hastalık gibi hızla diğer sınıfıma da yayıldı. En sonunda bir gün dayanamayıp çocuklara sordum. Ne var bu Çinlilerde? Ayrıca her çekik gözlü Çinli değildir (ki şişman Çinli derken parmaklarıyla gözlerini de çekikleştiriyorlardı) bunu biliyor musunuz? Söylediğiniz sözün ne kadar kırıcı olduğunun farkında mısınız? gibi sorularla onların biraz düşünmeye başlamasını istiyordum. En sonunda da sınıfımda bir daha böyle bir sözün kabul edilebilir olmadığını ve bu sözleri bir daha duymak istemediğimi belirttim ki baya bir zaman da bu sözü bir daha öğrencilerimden duymadım. Yine de aklıma takıldığı için bu durumu tez danışmanıma anlattım. Bu “Çinli” ve “Şişman” kombinasyonunun hakaret amaçlı kullanılmasını nasıl öğrenmiş olabileceklerini tartıştık. Barcelona’da her köşede 1 eurocu Çinliler yayılmaya başladığından beri ki bunlara “Chino” yani Çinli deniliyor Çinlilere çok olumlu bakılmadığını ve Katalan ailelerin çocuklara da bunu yansıtmış olabileceğini düşündük. Bu sözü ilk duyuşumun üzerinden haftalar geçtikten sonra bir gün çocukların ders çıkışında sıraya girmelerini izlerken yaş grubunun en irisi olan kültürel aidiyeti Latin Amerika yerlisi olan bir çocuğun-ki kendisi benim öğrencim değil- down sendromlu olan sınıf arkadaşı olan bir kıza “Şişman Çinli” dediğini duyunca BİNGO dedim. O. İsimli kız kapsayıcı eğitim sistemi dahilinde yaş grubundaki “normal” çocuklarla eğitim alan down sendromlu olduğu için gelişimsel gerilik de gösteren bir öğrenci. Zaman zaman saldırgan ve sınıf normlarına uymayan (mesela yerleri boyamak gibi) davranışlarından dolayı sınıf öğretmeninin (ki kendisini çok severim) yaka silktiğine tanıklık etmiştim. Sınıf arkadaşları onu bir “bebek” olarak gördükleri için davranışlarının bir kısmını mazur görmekle beraber özellikle fiziksel özellikleri diğer çocuklardan farklı olan sınıf arkadaşları tarafından zorbalığa maruz kalabiliyor. O.’nun tipik down sendromlu çocuk fiziksel özelliklerine sahip olmasının getirdiği hafif çekik gözler onu “Çinli”, yuvarlak hatlara sahip olması da “Şişman” yapmıştı.

Sınıf öğretmeninin bu durumun farkında olup olmadığını bilmiyorum. Henüz konu ile ilgili bir konuşmamız olmadı, ancak kendisinin bu öğrenciyle ilgili konularda biraz bıkkın bir tutum gösterdiğini fark etmedim değil. Kapsayıcı eğitim aracılığıyla farklı özelliklere sahip çocukların birbirleriyle eğitim hayatını paylaşmalarını beklerken bu farklılıklara saygı gösterilmesi gerektiği de öğretilmeli ki yukarıda verdiğim örnek vaka gibi durumlarda bir müdahalenin kaçınılmaz olduğu sanırım herkesin kabul edeceği bir gerçekliktir.

Yukarıda anlattığım olay açık bir fiziksel özelliklerden dolayı ayrımcılık yapma örneğidir. Aynı zamanda bir zorbalık örneği olarak da değerlendirilebilir. Zorbalık Türkiye’de de sıklıkla çalışılan bir konu olmakla genellikle durumlar ortaya çıktıktan sonra müdahale etmek gibi bir strateji kullanılıyor. Oysa ayrımcı tutumlar, 4 yaş gibi erken bir yaşta ortaya çıkabiliyor. Okul öncesi eğitim kurumlarının olduğu kadar anne-babaların da bu konuyla ilgili yüksek hassasiyet göstermesi gerekiyor, nitekim çocuklar anne-babalardaki ayrımcı tutumu kopyalayabiliyorlar ya da ev ortamında öğrendikleri söylemleri sınıfta arkadaşlarına yansıtabiliyorlar.

Umarım doktoram bittiğinde farklılıkların eğitim sürecine dâhil edilmesinde oyunun nasıl kullanıldığına veya kullanılabileceğine dair yeni stratejiler geliştirebilirim de fiziksel veya kültürel özelliklerinden dolayı ayrımcılık kurbanı olan çocuklar için bir şeyler yapmış olurum.

Aslına bakarsanız çocukların acımasızlığına ve arkadaş seçimlerinde fiziksel özelliklerin ne kadar önemli olduğuna dair birkaç vaka örneğim daha vardı ama bu yazım da tahmin ettiğimden daha uzun olduğu için şimdilik bunları yazmıyorum. Yazımı burada sonlandırırken de kendinize sormanızı istiyorum, siz kimleri hangi özelliklerine göre ayırıyorsunuz? Çocuğunuz farkında olmadan yaptığınız türde bir ayrımcılığın kurbanı olsa siz ne yapardınız? Bir öğretmen olarak bu duruma nasıl ve nereye kadar müdahale etme sorumluluğunu gönüllü olarak üstlenirdiniz?

Herkese ve hepimize az dışlayıcı, bol kapsayıcı günler…


Not: Kullanılan resimler çeşitli internet sayfalarından alınmıştır. Özellikle çocukların fotoğrafının öğrencilerimle bir alakası yoktur...

3 yorum:

  1. Billir Sineklerin Tanrisi modeli, cocuklar her turlu daha acimasiz olabiliyorlar sanirim. Ama farkliliklarin egitim surecine dahil edilmesinde oyunun rolu demissin ya, bana sahane bir fikir gibi geldi.
    Bir ara Barbie zenci, cinli vb. bebek uretmisti, hatirlar misin? O ise yaramamisti cunku o bebeklere cok ragbet olmamisti. Ama interaktif oyun surecinde bir seyler yapilabilirse ne ala. Cok saglam yazi olmus, eline saglik.

    YanıtlaSil
  2. Kişileri davranış ve tutumlarıyla ayrıma tabi tutuyorum,2.ci soruya çocuğum olmadığı için cevap veremiyorum,3.cü soruya da öğretmen olmadığım için.Ama küstahca cevap vermeye kalkarsam 3 soru için;Nasıl?da sanırım konunun değişkenleriyle ilgili yetkin kişileri bir araya getirmeye çalışıp bir çözüm grubu oluşturmaya çalışırdım. İzleyeceğim yöntemi belirlemek için. Nereye kadar?içinse sanırım "doğru yöntemi bulup, çözüme ulaşana kadar" olurdu.

    YanıtlaSil
  3. @ Berfu, zenci ve cinli bebek henüz Türkiye konsepti için çok da genel geçer şeyler değil. Benim aklımdaki olay, mesela A grubuna hitap eden bir okulda çocukların baş örtü takan bebekleri tanımaları, ya da tutucu kesime hitap eden bir okulda cocukların mayolu bebeklerle oynaması. Ya da oyun köşelerinde erkeklerin elbise ve topuklu ayakkabı giymesine, kız cocukların bıyık takmasına tepki gösterilmemesi... Çeşitlilik sadece ırkta değil... Çok geniş kapsamlı düşünmek gerek ki, malesef türk toplumu tolerans eşiği çok düşük dönemlerden geçiyor.

    @Hayat : Cevaplar için sağolun. Böyle bir konuda dikey hiyerarşi içermeyen bir ekiple çalışmak, aileler ile tam bir işbirliği içinde olmak şart. Eğitimin toplumun bir uzantısı olduğunu da hatırlarsak, okulda başlayan hoşgörünün sokakta ve diğer popüler kültür araçlarında da devam etmesi gerekir. Doğru yöntemi bulup çözüme ulaşmak uzun bir süreç. Okullar içinde küçük sistem değişikliklerinin oturması için 2-3 sene geçmesi gerekiyor. Bu süreçte de sabırlı olmak gerek.

    YanıtlaSil