29 Haziran akşamı eve gelip Facebook'u açtığımda bana gelmiş olan bir mesajın tarihi bir olaya tanıklık etmemin anahtarı olacağı hiç aklıma gelmemişti. Ertesi gün için Barcelona'ya 20 kişilik bir grup geleceği ve onların grup liderliğini yapmam teklif ediliyordu. O gün için bir planım olmadığı için evde oturmaktansa yeni insanlarla tanışırım düşüncesiyle hemen evet dedim. Meğer o 20 kişi Türkiye'den buraya U2'nun 360 derece turu kapsamındaki açılış konseri olan Camp Nou'daki konseri izlemeye geliyorlarmış. 30 Haziran Salı sabahı havaalanına grubu karşılamaya gittiğimde gruptan 2 kişinin uçağa binemediğini ve onların konser biletlerinin de bana kaldığını öğrendim. Ve böyle başladı U2 konseri serüvenim. İstanbul uçağının inmesini beklerken siyah U2 t-shirtlü, çantasız, valizsiz U2 seyircilerin gümrükten çıkmaya başlamaları bile konserin ne kadar önemli olduğuna dair ipucu veriyordu.Turun ilk konserinin biletleri 1 ay öncesinden tükenmişti. Stadda yaklaşık onlarca milletten 90 bin U2 sever olacaktı. Bilet fiyatları (benim elimdeki biletin fiyatı 35 euro idi ama bu biletten çok sayıda yoktu sanırım.) ortalama 75 euro civarındaydı. Bir hafta öncesinde Barcelona'da yaşayan arkadaşlarımın bir çoğu Facebook durumlarını U2 konserine sabitlemişlerdi. Ben de vay U2 geliyor herkes gidiyor, benim niye hiç gidesim yok diye düşünüyordum. Aslında ezelden beri U2'ya büyük bir hayranlık beslemem, yeni albümlerini hiç bilmiyorum. Bu biraz da politik duruşlarının müzisyen kimliklerinin önüne geçtiğini düşünmemden kaynaklanıyor. Önce konser izlenimlerimi aktarıp daha sonra U2'nun konserini müzikal açıdan çok politik duruşları/söylemleri açısından değerlendirmeye çalışacağım.
Stada girdiğimizde saat 20.30'du ve ön grup olan Snow Patrol çıkmak üzereydi. U2'nun çıkış saati 22:30'du. Saha içi erkenden dolmuştu. Saat 22:00yi gösterirken de tribünlerde oturacak yer neredeyse kalmamıştı, seyirciler meksika dalgası yaparak vaktin gelmesini bekliyordu. Saat 22:30'da, gecikmesiz çıktı U2 sahneye. Şu ana kadar gördüğüm en nefes kesici sahne-ya da U2'nun deyimiyle uzay mekiği /the Claw-göz alıcı ışıklara bürünmüştü.
Bono ya ikinci ya da üçüncü şarkıda pop müziğin kralı-Michael Jackson-'nı unutmadı ve söylediği şarkıyı ona ithaf etti: "Angel of Harlem"
Konser sırasında sahne bir uzak mekiği gibi kalkışa hazırlandı, uzaya fırlatıldı, uzayda yol aldı ve sonra dünyaya geri döndü. Konser esnasında yok artık dedirten olay uzayda bulunan Mir Uzay üssü ile bağlantı kurulmasıydı. Sahnenin üzerindeki dev ekranların yarısı uzak üssünün içini gösterirken, diğer ekranlar da ingilizce yapılan konuşmaları katalancaya çeviriyordu. Yaklaşık 10 dakika soru-cevap şeklinde geçen bu eğlenceli bağlantıdaki son soru çok hoştu: "Dünya uzaydan ne kadar büyük görünüyor?"
Konser sırasında sahne bir uzak mekiği gibi kalkışa hazırlandı, uzaya fırlatıldı, uzayda yol aldı ve sonra dünyaya geri döndü. Konser esnasında yok artık dedirten olay uzayda bulunan Mir Uzay üssü ile bağlantı kurulmasıydı. Sahnenin üzerindeki dev ekranların yarısı uzak üssünün içini gösterirken, diğer ekranlar da ingilizce yapılan konuşmaları katalancaya çeviriyordu. Yaklaşık 10 dakika soru-cevap şeklinde geçen bu eğlenceli bağlantıdaki son soru çok hoştu: "Dünya uzaydan ne kadar büyük görünüyor?"
Konserin ilerleyen sürecinde beklediğim gibi U2 ayrımcılık ve insan hakları ihlalleri ile ilgili mesajlar verdi. Aslında U2'nun konserlerini böyle "yüce" bir görev için araç olarak kullanması benim çok da onaylamadığım bir nokta olsa da dinleyicilerini sağduyuya davet etmesi, onların bilinç düzeylerini arttırması, ayrımcılığa, haksızlığa, insan haklarının ihlal edilmesine karşı savaş açması da o kadar desteklediğim bir durum. Mesela konser sırasında yeni bir şey öğrendim:
Burma'da demokratik olarak seçilen kadın lider Aung San Suu Kyi seçildiği günden beri ev hapsindeymiş. U2 bunu bu liderin fotoğrafını ekranlardan yansıtarak ve bu liderin maskesini takan bir grup fanını sahneye çıkartarak protesto etti.
Daha sonra ekranlara bir zenci konuşmacı yansıdı. Bu konuşmacı ayrımcılığa dikkat çekti ve kısaca şunları söyledi:
Hepimiz aynıyız. 360 dereceden herkes aynı görünüyor. Geleceğin kocaman bir öpücüğe ihtiyacı var. Hedeflerimize ulaşabilmemiz için bir olup beraber hareket etmeliyiz. Biz geleceğe inanıyoruz.
Bu söylemdeki katılmadığım tek şey "Hepimiz aynıyız" noktasıdır. Benim duruş noktam ise "Hepimiz Farklıyız. Farklılıklarımız zenginliklerimizdir. Bütün zenginliklerimizi kucaklayıp, oldukları gibi kabullenip, herkese kucak açar ve "Bir" olmayı başarabilirsek dünyada barışın egemenlik kazanması bir ütopya olmaktan çıkar. Farklı olandan korkmayıp, onu ötekileştirmez, kendimize benzetmeye çalımaz, onu dinlersek barış adına çok önemli bir yol katetmiş oluruz. Hepimiz aynı değiliz ama hepimiz EŞİTİZ. Ancak bir olup beraber hareket edersek hedeflerimize ulaşabiliriz (sanırım Türkiye'de en çok yaşanılan sorun da bu. Organize olamamak, bir olarak hareket edememek. Her ne kadar cumhuriyet mitinglerinde bir milyona yakın kişi birlik yolunda adım atmış olsalar bile, maalesef o mitinglerin liderleri daha organize güçler tarafından sistematik bir halde işlevselleştirildi. Daha sonrasında da bu mitinglerin katılımcıları, tabiri caizse rozet Atatürkçülüğü'nün ötesine geçemedi. Bir yerlerde yanlış yapıyoruz ama çözüm açısından ben hala cevap bulamıyorum.)
İşte U2 konseri sırasında ekranlara yansıyan konuşmacı "we believe in the future. Future needs a big kiss" (geleceğe inanıyoruz. Geleceğin büyük bir öpücüğe ihtiyacı var) derken ben yukarda bahsettiğim şeyleri düşünüyordum. Sonradan farkettim ki düşündükçe iş içinden çıkılmaz bir hal alıyor, bu yüzden sorgulamayı bir süreliğine bıraktım. Bu yazımda amaç konuyu derinlemesine irdelemek değil, sizin biraz düşünmenizi tetiklemek aslında.
Konser izlenimlerime geri dönersem, Bono'nun neden Barcelona'yı ve Camp Nou'yu açılış yeri olarak seçtiği ile ilgili ipucunu anlatabilirim. Konserin sonlarına doğru sahne önünden bir seyirci Bono'ya üzerinde Bono ve 1 numara baskılı bir BARÇA forması uzattı. Bono da formayı sevinerek kabul ettikten sonra üzerine giydi ve şöyle dedi:
Burma'da demokratik olarak seçilen kadın lider Aung San Suu Kyi seçildiği günden beri ev hapsindeymiş. U2 bunu bu liderin fotoğrafını ekranlardan yansıtarak ve bu liderin maskesini takan bir grup fanını sahneye çıkartarak protesto etti.
Daha sonra ekranlara bir zenci konuşmacı yansıdı. Bu konuşmacı ayrımcılığa dikkat çekti ve kısaca şunları söyledi:
Hepimiz aynıyız. 360 dereceden herkes aynı görünüyor. Geleceğin kocaman bir öpücüğe ihtiyacı var. Hedeflerimize ulaşabilmemiz için bir olup beraber hareket etmeliyiz. Biz geleceğe inanıyoruz.
Bu söylemdeki katılmadığım tek şey "Hepimiz aynıyız" noktasıdır. Benim duruş noktam ise "Hepimiz Farklıyız. Farklılıklarımız zenginliklerimizdir. Bütün zenginliklerimizi kucaklayıp, oldukları gibi kabullenip, herkese kucak açar ve "Bir" olmayı başarabilirsek dünyada barışın egemenlik kazanması bir ütopya olmaktan çıkar. Farklı olandan korkmayıp, onu ötekileştirmez, kendimize benzetmeye çalımaz, onu dinlersek barış adına çok önemli bir yol katetmiş oluruz. Hepimiz aynı değiliz ama hepimiz EŞİTİZ. Ancak bir olup beraber hareket edersek hedeflerimize ulaşabiliriz (sanırım Türkiye'de en çok yaşanılan sorun da bu. Organize olamamak, bir olarak hareket edememek. Her ne kadar cumhuriyet mitinglerinde bir milyona yakın kişi birlik yolunda adım atmış olsalar bile, maalesef o mitinglerin liderleri daha organize güçler tarafından sistematik bir halde işlevselleştirildi. Daha sonrasında da bu mitinglerin katılımcıları, tabiri caizse rozet Atatürkçülüğü'nün ötesine geçemedi. Bir yerlerde yanlış yapıyoruz ama çözüm açısından ben hala cevap bulamıyorum.)
İşte U2 konseri sırasında ekranlara yansıyan konuşmacı "we believe in the future. Future needs a big kiss" (geleceğe inanıyoruz. Geleceğin büyük bir öpücüğe ihtiyacı var) derken ben yukarda bahsettiğim şeyleri düşünüyordum. Sonradan farkettim ki düşündükçe iş içinden çıkılmaz bir hal alıyor, bu yüzden sorgulamayı bir süreliğine bıraktım. Bu yazımda amaç konuyu derinlemesine irdelemek değil, sizin biraz düşünmenizi tetiklemek aslında.
Konser izlenimlerime geri dönersem, Bono'nun neden Barcelona'yı ve Camp Nou'yu açılış yeri olarak seçtiği ile ilgili ipucunu anlatabilirim. Konserin sonlarına doğru sahne önünden bir seyirci Bono'ya üzerinde Bono ve 1 numara baskılı bir BARÇA forması uzattı. Bono da formayı sevinerek kabul ettikten sonra üzerine giydi ve şöyle dedi:
Kısaca: Barcelona futbol kulübü formasına marka reklamı yerine UNICEF yazan tek takımdır.
Şahsi kanaatim, Barça para alıp bir markanın reklamını yapmaktansa formasında UNICEF'i taşıyarak yine kendi reklamını yapıyor. Eskiden UNICEF'de kısa süreli staj yapmış biri olarak UNICEF'i de çokca sorgularım. Şimdilik buna deyinmeyeceğim. Her şeye rağmen UNICEF pek de alternatifi olmayan bir örgüt (bu alternatifinin olmaması acaba bir tekel de yaratıyor olabilir mi? diye sormadan edemiyorum yine de).
Bono Barça formasıyla ilk olarak çok anlamlı bir şarkı söyledi: "One" Bu şarkının başlangıcına da ekranlara kampanya web sitesi yansıdı: http://www.one.org/international/about/
Konser bisine Bono kırmızı ışıklı ceketiyle çıktı. Bono'nun bu yanıp yanıp sönen haliyle "With or Without You" yu söyleyerek bir U2 konserinden bekleyebileceğim son şeyi de yerine getirerek konserden çok fazla tatmin olmuş olarak ayrılmamı sağladı.
Yazdıklarımı ve anlatmaya çalıştıklarımı özetlemem gerekirse, bir U2 konseri demek sadece rock müziği, sadece sahne şovu, sadece ışık gösterisi, sadece bir müzik grubu demek değil, toplumsal sorunlara karşı farkındalık kazanmak, ayrımcılığa ve insan hakları ihlallerine karşı göğüs germek, bunları yok etmek için savaşmak için gönüllü olmak demek.
Bu yazımı yine bir video ile kapatıyorum. İşte 30.06.2009 Barcelona U2 360 derece turu açılış konseri çılgınlığı. Video'yu izlerken siz neden U2'yu seviyorsunuz ? ya da bu anlattıklarım sonrasında onlar hakkında ne düşündünüz?, cevabınızı yorum kısmına bekliyorum...
Şahsi kanaatim, Barça para alıp bir markanın reklamını yapmaktansa formasında UNICEF'i taşıyarak yine kendi reklamını yapıyor. Eskiden UNICEF'de kısa süreli staj yapmış biri olarak UNICEF'i de çokca sorgularım. Şimdilik buna deyinmeyeceğim. Her şeye rağmen UNICEF pek de alternatifi olmayan bir örgüt (bu alternatifinin olmaması acaba bir tekel de yaratıyor olabilir mi? diye sormadan edemiyorum yine de).
Bono Barça formasıyla ilk olarak çok anlamlı bir şarkı söyledi: "One" Bu şarkının başlangıcına da ekranlara kampanya web sitesi yansıdı: http://www.one.org/international/about/
Konser bisine Bono kırmızı ışıklı ceketiyle çıktı. Bono'nun bu yanıp yanıp sönen haliyle "With or Without You" yu söyleyerek bir U2 konserinden bekleyebileceğim son şeyi de yerine getirerek konserden çok fazla tatmin olmuş olarak ayrılmamı sağladı.
Yazdıklarımı ve anlatmaya çalıştıklarımı özetlemem gerekirse, bir U2 konseri demek sadece rock müziği, sadece sahne şovu, sadece ışık gösterisi, sadece bir müzik grubu demek değil, toplumsal sorunlara karşı farkındalık kazanmak, ayrımcılığa ve insan hakları ihlallerine karşı göğüs germek, bunları yok etmek için savaşmak için gönüllü olmak demek.
Bu yazımı yine bir video ile kapatıyorum. İşte 30.06.2009 Barcelona U2 360 derece turu açılış konseri çılgınlığı. Video'yu izlerken siz neden U2'yu seviyorsunuz ? ya da bu anlattıklarım sonrasında onlar hakkında ne düşündünüz?, cevabınızı yorum kısmına bekliyorum...
hola.. okudum eve yazinizi daha onceden de okumustum zaten. ben u2 yazisini yazmadan evvel.
YanıtlaSilmerhaba, barcelona u2 ve UAB bileşenleri dikkatimi cekti, bu yıl sonunda UAB'ye master a geleceğim. size sormam gereken sorular var, mailim aydandelaluna@hotmail.com, bni eklerseniz cok sevinirim :) buenos dias..
YanıtlaSil