Her gün yeni bir şeyler öğrenerek yaşamını sürdüren, büyüyen, gelişen, olgunlaşan bir varlıktır insan. Psikolog Doktor eğitim psikolojisi, çocuk psikolojisi, pedagoji alanlarında ve günlük hayat akışı içersinde hayatın bana öğrettiklerini kendi yansıtmalarımla bu blog aracılığıyla okuyucularla paylaşıyorum. Bir bakıma hem hayatı kendimce yeniden anlamlandırıyorum hem de okuyucularla birlikte yeni şeyler de öğreniyorum.
26 Ocak 2009 Pazartesi
Bir Katalan İlkokulunu Tanıyalım
Araştırma stajımın bir parçası olarak bugün CEIP Bellaterra (Okul öncesi ve ilköğretim okulu)'yı ziyaret ettik. Yukarıdaki videodan 4. sınıf öğrencilerinin geçen sene gerçekleştirdikleri projeyi izleyebilirsiniz.
CEIP (Centro educativo de Infantil y Primaria) Bellaterra 3 yaşından 11 yaşına kadar olan öğrencilere hizmet eden, Generalitat de Catalunya'ya (ki bunun Türkiye'de tam karşılığı olmamakla beraber ben Valilik idari birimine yakın görüyorum) bağlı bir devlet okulu. Bu okulun en önemli özellikleri: Katalunya sınırları içinde Üniversite yerleşkesi içinde bulunan tek ilkokul olması (ki bunun avantaj ve dezavantajlarını ilerleyen satırlarımda açıklamaya çalışacağım.) ve sağır öğrencilere yönelik kaynaştırma programının (ki burada kaynaştırma mı kapsama mı integration versus inclusion bu blog süresince tartışacağım ana başlıklardan belki de en önemlisi) yürütülmesi.
İspanya'da zorunlu eğitim 6-16 yaş arasını kapsamakla beraber 3-6 yaş grubunun okullaşma oranı ) %99. 0-3 yaş grubunun okulları (escola bressol, ki buna ilerleyen yazılarımda değineceğim) belediyeye bağlı ve ücretli, 3-6 yaş grubunun okulları (parvulario) Generalitat'a bağlı ve ücretsiz.
Okulda P-3 (3 yaş grubu), P-4 (4 yaş grubu) P-5 (5 yaş grubu), 1. , 2., 3., 4., 5., 6. sınıflar okumakta ve her sınıftan 2 şube olmak üzere toplam 18 sınıf bulunmakta. Yasal olarak devlet okullarında sınıflar minimum 25 maksimum 28 öğrenciyle sınırlanırken bu okulda sınıf mevcutları 25-27 arasında değişmekte. 3ü Down Sendromlu 14 ü Sağır olmak üzere toplam 17 tane özel eğitim ihtiyacı olan (ya da kapsayıcı eğitim yaklaşımı terminolojisiyle öğrenme bariyerleri bulunan) öğrenci var. Sağır öğrenciler arasında 1 Türk öğrenci olduğunu da müdür heyecanla bana açıkladı. Açıkcası ben de şaşırdım çünkü Barcelona ve çevresinde yaşayan yerleşik Türk sayısı 300ü geçmez (bu sayıya geciçi süreyle gelen öğrencileri katmıyorum.)
Generalitat tarafından bu okulun sağırlara yönelik kaynaştırma programı yürütmek üzere atanmasının önemli bir kaç sonucunu açıklamak istiyorum. Okulun çevresindeki ilçelerde yaşayan sağır çocukların aileleri yarı-zorunlu olarak bu okula yönlendiriyorlar. Yani aile bu noktada ben çocuğumu mahalle okuluna göndermek istiyorum diyemiyor. Evi okula uzaksa Generalitat ailelere destek oluyor. Çocuğun ulaşım masraflarını (ki ailenin arabası yoksa ya okul servisi ya da taksiyle gelebiliyormuş çocuklar) ve okul yemekhanesinde yemek üzere öğlen yemeği masraflarını karşılıyorlar. Böylece ailelere ek bir yük gelmemiş oluyor, hem de çocuklar kendileri için özel yürütülen programa devam etmiş oluyorlar.
Barcelona ve çevresi yoğun göç alan bölgeler olmakla birlikte (ki en çok Ekvator'dan ikinci olarak da İtalya'dan göç alıyormuş) bu okulda homojen bir kültür baskın (yani öğrencilerin çoğunluğu katalan-ispanyol. Farklı ırklar çok göze çarpmıyor). Daha çok üniversitede (Universitat Autonoma de Barcelona) çalışanların çocukları bu okula devam ediyormuş, dolayısıyla veli popülasyonu orta-yüksek SED ailelerden oluşuyor. Öğrencilerin %60-%70i okulun bulunduğu semtin (Bellaterra) dışından geliyor. Bunun nedeni de okul kampüs yerleşkesi içinde olduğu için konut alanları bu yerleşkenin uzağında kalıyor. Yapılandırmacı eğitimin gereklerinden biri olarak gerçek hayattan alınan eğitim etkinliklerinin yapılması için okulun ulaşım aracı sağlama zorunluluğu getiriyor bu fiziksel uzaklık. Ama bir yandan da okul üniversite dahilindeki tüm olanaklardan yaralanabiliyor. Mesela müdürün verdiği örneğe göre eğer 6. sınıflar mikroplarla ilgili bir konu işliyorsa çocukla biyoloji bölümüne gidip mikroskopları kullanabiliyorlar. Ayrıca üniversitenin eğitim fakültesindeki öğrenciler de stajlarını isterlerse bu okulda rahatlıkla yapabiliyorlar. Bir nevi Eğitim Fakültesi Uygulama Okulu da diyebiliriz.
İlkokuldaki öğretmen durumu ise şöyle: Her sınıfın 1 sınıf öğretmeni var. 2 tane İngilizce öğretmeni var (ki İngilizce eğitimi 1.sınıftan itibaren verilmeye başlanıyor, dersler özel hazırlanmış dil sınıfında yürütülüyor). 1 Dans öğretmeni ve 1 Müzik öğretmeni var. Dans öğretmeni müfredat dışı bir dersin öğretmeni olduğu için iki koşulla okulda ders verebiliyor: 1) tüm veliler müfredat dışında kalan bu dersin müfredat saatleri dahilinde yapılmasını kabul ederse (Hiç bir velinin bu durumdan şikayetçi olmaması şart). 2) Öğretmenin maaşı veliler tarafından karşılanırsa.
2 tane de özel eğitim öğretmenleri var. Bu öğretmenlerin iki görevi var. 1- Sınıf içersinde özel desteğe ihtiyaç duyan öğrencilere destek vermek. 2- Sağır öğrencilere sınıf dışında destek vermek. Ayrıca Downlu öğrencilerle de sınıf dışında destek veren bir kişi daha var, onun ünvanı destek elemanı ve haftanın belli gün ve saatlerinde Generalitat tarafından okula gönderiliyorlar.
Ayrıca konuşma terapistleri (Logopeda) de sağır çocukların dil gelişimlerine destek olmak için belirli zamanlarda okula geliyorlar.
Okulun okul öncesi eğitim kısmında ise her sınıfın 1 öğretmeni (Okul Öncesi Eğitim Öğretmenliği Mezunu) var, özellikle 3 yaş grubunun öğretmenlerine destek veren bir de Tecnica de Educacion Infantil var ki bunun Türkiye'deki karşılığı Kız Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi Mezunları. Sınıf mevcudu ilköğretimdeki gibi 25-28 arası değişiyor, sadece Sembolik oyun zamanlarında sınıf ikiye bölünüyor.
Türkiye'deki devlet anaokullarındaki mevcut sayıyı ve sınıfta tek öğretmen mi iki öğretmen mi olduğunu açıkcası bilemediğim için bu durumda çok net bir karşılaştırma yapamıyorum. Sadece İstanbul'da çalıştığım veya staj yaptığım özel anaokullarıyla karşılaştırabilirim ki 25 öğrenciye 1 öğretmen düşmesi açıkcası öğretmenler açısından bence çok yorucu bir durum. Bununla beraber öğretmenin sınıfı bırakmak zorunda olduğu zamanlarda çocukların başında duracak yardımcı öğretmen olmaması da kafamda soru işaretleri bırakıyor. Öğretmenlerin izinli/raporlu oldukları dönemlerde Tecnica olan kişi yasal olarak öğretmenlerin yerine geçemiyor. O yüzden mutlaka geçici olarak başka bir öğretmen bulunuyor. İlkokulun dans ve müzik öğretmenlerinden okul öncesi kısım da yararlanıyor.
Hem okul öncesi kısımda hem ilkokul kısmında eğitim dili Katalanca. İspanyol eğitim sistemi ilk öğretimde yetkinlik temelli (Competency based) bir müfredatı benimsemiş yeni yapılan reformla. Dolayısıyla her alan önemli ve aralarında yatay bir ilişki var. Eğitimin amacı çocuklara gerçek hayatta karşılaşabilecekleri problemleri çözebilmeleri için gerekli yetkinlikleri kazandırmak. Öğrencilerin dil yetkinlikleri açısından Katalan eğitim sisteminin hedefi: zorunlu eğitim süresi sonunda her öğrenciye iki dili (Katalanca ve İspanyolca) ana dil seviyesinde kullanabilecek şekilde, en az bir yabacı dilde de (çoğunlukla İngilizce ama bazı durumlarda Fransızca) iletişim kurabilecek düzeyde yetkinlik kazandırmaktadır.
Bu dil meselesi Katalunya'da çok hassas. Bunun üzerine ileriki yazılarımda detaylı değinmek istiyorum.
Bir sonraki yazımda bu okulla bağlantılı olarak eğitim sistemini biraz daha tanıtmaya çalışacağım ki bu sefer gözlemlerimle birlikte yorumlarımı da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)