31 Mart 2014 Pazartesi

Şimdiki Çocuklar Bir Harika Dostum...

ama maalesef aynı şeyi anneler ve babalar için söyleyemeyeceğim. Nedenlerine gelince... çocukların iyiliğini düşünüyoruz diye satır aralarında verdikleri mesajlardan bi haber olmaları diye özetleyebilirim kısaca. Bu yazımda biraz çocukların hayatı ne kadar iyi kavradıklarına biraz da ailelerin çocuklarına satır aralarında verdikleri tehlikeli mesajlarla ilgili örneklere yer veriyorum.

Uzun süredir yapmayı özlediğim bir şeyi yapıp tek başıma çocuklara yönelik bir aktivite izlemek için Trumph Towers'a gittim bir kaç hafta önce. Çılgın Bilim temalı gösteride ilginç ve keyifli deneyler aracılığıyla çocuklarda akıl yürütme ve problem çözme becerilerini desteklemek, meraklarını arttırmak ve bilim konusunda olumlu bir tutum geliştirmek hedeflenmişti. Yaklaşık 1 saat 45 dakika süren gösteride hem gösteriyi yapan kişiyi hem de yapılan deneyleri çok başarılı bulduğumu vurgulamak isterim. Şu videoda bir deney örneği görebilirsiniz. Daha sonra broşürlerinden öğrendiğim kadarıyla Mad Science Kanada orijinli bir franchise imiş ve İstanbul'da da faaliyet göstermekteymiş. Amacım her ne kadar burada onların reklamlarını yapmak olmasa da hem eğitimci gözüyle hem de çocuk gözüyle baktığımda gerçekten akılda kalıcı, eğitici ve eğlendirici gösterilerinden daha çok çocuğun yararlanmasını istediğim için blogumda kendilerine yer vermek istedim.

Bu etkinliği izleyip yanında çocuğu olmayan tek kişi bendim sanırım. Gösteriyi izlerken Barselona'dan İstanbul'a döndükten sonra en çok özlediğim şeyin açık havada yapılan herkese açık ücretsiz kültürel aktiviteler olduğunu hissettim. Blogumda çeşitli yazılarda bir çok etkinlikten bahsetmiştim daha önce. İstanbul'a geri döndüğümden beri bir tek bu "Çılgın Bilim" etkinliğini  ücretsiz kültürel etkinlik konseptinde kayda değer bulduğum için blogum aracılığıyla  sizlere aktarmak istedim. Umarım havaların da güzelleşmesiyle AVMlerin kapalı alanlarıyla sınırlandırılan aktiviteler sokaklara taşınır ve sizler çocuklarınızla keyifli vakit geçirirken ben de uzaktan sizlerin eğlencesine ortak olabilirim. Açık havada yapılan bir etkinlik haberi alıncaya kadar şimdilik sizlerle bu etkinlikle ilgili iki gözlemimi paylaşmak istiyorum.
 
 
Birinci gözlemim annelerin çocukları üzerinden kendi ihtiyaçlarını gerçekleştirme çabasına güzel bir örnek bence. İki kızıyla gösteriyi izlemeye gelen anne çocuklarının arkasında oturuyordu. Sahnede gösteriyi gerçekleştiren kişi soru sordukça bu anne sürekli soruların cevabını kızlarına bir suflör edasıyla söyledi. Her cevabının arkasından da hadi kızım söylesene, cevap versene demeyi de eksik etmedi... taa ki sorulan bazı soruların cevaplarını bilmeyene kadar. Bir soruda kızları anneye döndü ve cevap ne diye sordular. Anne de çaresiz ben de bilmiyorum dedi. Oysa ki bilinçli bir anne soruların cevaplarını söyleyerek çocuklarını "çok şey bilen" kişiler olarak göstermek yerine onlara daha fazla sorarak akıl yürütmelerini teşvik ederdi. Kopyacılığa, hazırlopculuğa küçük yaşlardan alıştırılan çocuklardan daha sonra mucizeler yaratmaları beklenmemeli.
 
İkinci olay ise çocukların bile cinsiyetciliğe karşı ne kadar duyarlı olduklarına işaret ediyordu. Sahnedeki kişi bir deney yapmak için üç tane gönüllü seçti ve parmak kaldıranlar arasında 3 tane erkek seçince bir kız "hiç centilmen değilsiniz hep erkekleri seçtiniz" diye isyan etti. Sahnedeki sunucu da "siz de çok cinsiyetcisiniz" diye cevap verdi kıza. Sanırım gösteriyi yürüten günümüz çocuklarının hazır cevaplılığına alışkın değildi.
 
 
 

Çalıştığım yerde yaptığım iş gereği her gün gözlem yapıyorum. Çocukların mutlu olduğunu görünce keyifleniyorum. Yetişkinlerin davranışlarını gördüğümdeyse üzülüyorum; çocukların daha iyi yetiştirilmeyi hakettiklerini düşünüyorum. Alanımız git gide popülerleştiği için zaman zaman çocuklar sıra beklemek zorunda kalıyorlar. Biz çocuklar sabırsızdır diye düşünürken sık sık anne-babaların daha da sabırsız olduklarını hayretler içersinde izliyoruz. Türk toplumunun sabırsızlığı meşhurdu gözümde. Ama hiç bir anne, baba ya da öğretmen de çıkıp bir çocuğa "tamam, eğer bunu yapmak istiyorsan bekleyebilirsin. Beklemezsen bu istediğini yapamazsın." demiyor. Aksine "çocuğumu neden bekletiyorsunuz" diye sinirlenip "her çocuğun eşit olarak kabul ettiği" bir dünyada bile her veli kendi çocuğu için ayrıcalık tanınmasını istiyor. Yetişkinlerin sıklıkla unuttuğu bir gerçeği, sabretmenin ne büyük ve ne önemli bir beceri olduğunu, çocuklar küçük yaşlarda öğrenemezlerse, anne-babalar çocuklarına öğretmezlerse, şimdinin çocukları büyüyünce geleceğin yine sabırsız anne-babaları olurlar. İşte bu kısır döngüyü kırıp, çocuklara sabretme becerisini kazandırmak gerekir. Sabretmesini beceremeyenler geleceğe dönük büyük hedefler koyamayacakları için kısa vadeli hayatlar süreceklerdir. Oysa iyi bir okulda okumak, arkasından güzel bir üniversiteyi bitirip iyi bir yerde işe girmek, yükselmek gibi gelecek planları kısa vadeli hayatlar sürmeye alışmış, her istediğim hemen olsuncu çocuklara hiç cazip gelmeyecektir.
 
Her ne kadar gün geçtikçe yetişkinlerden umudu kessem de çocukların analiz yetenekleri beni büyülemeye devam ediyor.
 

Geçen hafta 8-9 yaşlarında dört beş kız çocuğunu bebeklere bakım verme oyunları sırasında izledim ve çocukların sohbetine kulak misafiri oldum. Duyduklarımdan sonra çocukların bu yaşlarda dünyayı ve sosyal ilişkileri çözdüklerine ikna oldum. Kızlardan biri "benim kızım olsun istiyorum." dedi. "Büyüyünce evlenip kız çocuğum olsun." Diğeri devam etti, "ben de evlenmek istiyorum büyüyünce." Üçüncüsü: "bizim sınıftaki erkeklerin hiç biri evlenmek istemiyor." İkinci kız yine söz aldı: "onları bir de büyüyünce görürüz."
 
Bu sohbeti dinlerken çok eğlendiğimi itiraf etmeyilim. Yine de bu küçük yaşta bile kız çocuklarının evliliği bu derece bir sohbet konusu olarak konuşmaları beni biraz ürkütmedi de değil.
 
Dün en yakın arkadaşımla oyuncaklara ve çocuk kıyafetlerine bakarken çocukların aslında "saf, katıksız insan" oldukları ve yetişkinliğe doğru büyüyüp olgunlaştıkça "daha bozulmuş, her türlü düzenbazlığa açık hale gelmiş, kendi gibi olamayan insan" haline büründüklerinden bahsettik.
 
Kendiniz nasıl bir ana-babasınız diye merak ediyorsanız biraz çocuğunuzu izlemeniz biraz da ona kulak vermeniz yetecektir. Zira sizin ,belki de farketmeden, çocuğunuza verdiğiniz mesajlardır onlara şekil veren.
 
Siz siz olun çocuğunuz için bile olsa bir ayrıcalık istiyorsanız, çocuğunuza ne öğretmediğinizi düşünün. Siz siz olun bir konuda aceleci davranıyorsanız, sabırlı insanların neleri elde edebileceğini düşününün. Ama her şeyden önce çocuklarınıza kulak verin. Zira günümüz çocukları bir harika dostum!

17 Mart 2014 Pazartesi

Bırakın kırıp döksünler...

"Ve ben derim ki, 'Eğer çocuğunuz varsa, bırakın kırsın döksün, bırakın yapsın, bırakın içini döksün, bırakın sizden farklı olsun, bırakın araştırsın, merak etsin. İleride yalnızlıkla, korkuyla, atılımdan yoksun büyüyen bir çocuk mu yetiştirmek istiyorsunuz, merakla ve araştırmayla büyüyen bir çocuk mu? Onları kendi haline bırakın. Lütfen bazı şeyleri kırıp dökmelerin izin verin... Onların tabiatında kırmak varsa, bırakın uğraşsınlar."
Deli Çocuğun Güncesi, Özgür Bacaksız, syf 100.